🔴 Türk – İslam Medeniyetinin yüz akı olan Osmanlılar, asırlar boyunca idaresi altındaki kavimleri adil ve merhametli şekilde yönetir. Osmanlı hâkimiyeti altındaki gayrimüslimler hayatlarından emin bir şekilde yaşarken Avrupa'nın geri kalanındaki Hristiyan ve Yahudiler, her an ölme korkusu ile yaşamış, düşüncelerinden dolayı işkencelere maruz kalmıştır. Oysa milletimiz toplumu kaosa sürüklemeyecek denli fikirler dışında herkese müsamahakâr davranmıştır. Bugün dahi Balkan devletlerinin aradığı Osmanlı hoşgörüsü, bu merhamet ve adaletten vuku bulur. Tarihçi-yazar Prof. Dr. Erhan Afyoncu, bu konuyu şöyle açıklar:
"Halil İnalcık, Sırp İmparatorluğu'nun zayıflamasından sonra Osmanlılar'ın, Balkanlar'da hamilik rolünün başladığını söyler. İki büyük devlet, kuzeyde Macaristan, batıda ve güneyde ise Venedik, siyasi parçalanmadan istifade ederek Balkanlar'da yayılma politikası güdüyorlardı. Bu iki devlet, siyasi ve askeri hâkimiyetle beraber Katolikliği de temsil ediyordu. Bundan dolayı hâkimiyetleri Balkanlar'da halk kitleleri tarafından benimsenmedi. Fakat bu iki devletin yaptığı tazyik neticesinde Balkanlar, Katolik olmaya mahkûm gibiydi. Osmanlılar'ın bu devletlere karşı mücadele etmeleri, böyle bir tehlikeye set çekerek Balkanlar'da, Ortodoksluğun yaşamasını sağladı. Balkanlar'ın sosyal şartları da Osmanlı yayılışına yardım etti. Bizans'ın siyasi otoritesinin zayıflamasıyla birlikte vilayetlerde bulunan senyörler, mali ve hukuki imtiyazlarla merkeze karşı gittikçe daha bağımsız hâle geldiler. Bu durum, onların köylü üzerindeki angarya ve vergileri artırmalarıyla neticelendi. Osmanlı fethiyle mahalli senyörlükler yerine merkezi ve mutlak bir devlet otoritesi bölgeye yerleşti ve bu tür feodal angaryalar kaldırıldı."
(x)Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun yazısının tamamını okumak için tıklayın