Arama

Batı’nın karanlık sureti

Görkemli şehirleri, tıkanmayan demokrasileri, güllük gülistanlık yaşantıları ile öne çıkar Batı... Sanırsınız ki dünyanın tüm mutluluk rezervleri onların elindedir; oturmuş bir sistemleri, anlayışlı bir yönetimleri vardır. Peki, gerçek nedir? Size Batı'nın köklerinin; barbarlık, vahşet ve hainliğe dayandığını söylesek ne kadar şaşırırsınız?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Amerika, Batılıların tabiriyle bir demokrasi diyarıdır. Hâlbuki Batılıların, Amerika kıtasında ortaya koydukları anlayış "Otokratik bir Oligarşi"dir. Yönetimin belli bir zümrenin elinde, sarsılmaz bir iktidarla bulunduğu bu anlayış, göstermelik bir demokrasi deneyimi ile uzun yıllar boyunca herkesi kandırır. Demokrasi, artık Batılıların zihinlerinden silinen din olgusunun yerine ikame edilen bir kavram halini alır. Amerika tarafından demokrasinin götürüldüğü toplumlar, maddi ve manevi olarak bir çöküntü içine girer. Nihayetinde demokrasiye maruz kalan ülkelerde, en çok zayıflayan olgu hep "din"dir.

(X) 🔍 Bilgi Notu: ABD'nin kurucu başkanı George Washington, Amerikan yerlilerini "imha edilmesi gereken vahşi hayvanlar" olarak tasvir eder.

(X) 📍 İlginç Bilgi: Kuzey Amerika'nın gerçek sahipleri olan Kızılderililer, 1539-1911 arası çok kez katliama uğrar. Bu tarih aralığında tespit edilen 132 katliam vardır.


(x)Alev Alatlı'nın Hafazanallah adlı eserini D&R üzerinden satın almak için tıklayın
(x)Alev Alatlı'nın Batı medeniyeti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için tıklayın

  • 9
  • 12
Aynanın bize bakan yüzü
Aynanın bize bakan yüzü

🔴 Türk – İslam Medeniyetinin yüz akı olan Osmanlılar, asırlar boyunca idaresi altındaki kavimleri adil ve merhametli şekilde yönetir. Osmanlı hâkimiyeti altındaki gayrimüslimler hayatlarından emin bir şekilde yaşarken Avrupa'nın geri kalanındaki Hristiyan ve Yahudiler, her an ölme korkusu ile yaşamış, düşüncelerinden dolayı işkencelere maruz kalmıştır. Oysa milletimiz toplumu kaosa sürüklemeyecek denli fikirler dışında herkese müsamahakâr davranmıştır. Bugün dahi Balkan devletlerinin aradığı Osmanlı hoşgörüsü, bu merhamet ve adaletten vuku bulur. Tarihçi-yazar Prof. Dr. Erhan Afyoncu, bu konuyu şöyle açıklar:

"Halil İnalcık, Sırp İmparatorluğu'nun zayıflamasından sonra Osmanlılar'ın, Balkanlar'da hamilik rolünün başladığını söyler. İki büyük devlet, kuzeyde Macaristan, batıda ve güneyde ise Venedik, siyasi parçalanmadan istifade ederek Balkanlar'da yayılma politikası güdüyorlardı. Bu iki devlet, siyasi ve askeri hâkimiyetle beraber Katolikliği de temsil ediyordu. Bundan dolayı hâkimiyetleri Balkanlar'da halk kitleleri tarafından benimsenmedi. Fakat bu iki devletin yaptığı tazyik neticesinde Balkanlar, Katolik olmaya mahkûm gibiydi. Osmanlılar'ın bu devletlere karşı mücadele etmeleri, böyle bir tehlikeye set çekerek Balkanlar'da, Ortodoksluğun yaşamasını sağladı. Balkanlar'ın sosyal şartları da Osmanlı yayılışına yardım etti. Bizans'ın siyasi otoritesinin zayıflamasıyla birlikte vilayetlerde bulunan senyörler, mali ve hukuki imtiyazlarla merkeze karşı gittikçe daha bağımsız hâle geldiler. Bu durum, onların köylü üzerindeki angarya ve vergileri artırmalarıyla neticelendi. Osmanlı fethiyle mahalli senyörlükler yerine merkezi ve mutlak bir devlet otoritesi bölgeye yerleşti ve bu tür feodal angaryalar kaldırıldı."

(x)Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun yazısının tamamını okumak için tıklayın

  • 10
  • 12

Katolikler tarihin her döneminde gittikleri yerlere "acı" götürdüler. Papa'nın çağrısı ile başlayan Haçlı Seferleri de bir Katolik hareketi idi. Avrupa'nın en batısından Kudüs'e gelen bu barbar anlayış, yol üzerindeki tüm yerleşim birimlerinde kargaşaya, vahşete yol açar. Selçukluların karşılaştığı barbarca akın, Osmanlılarca da biliniyordu. Bu minvalde hareket eden Devlet-i Âliyye, kendi hâkimiyeti altındaki Balkanlarda, Katolikliği dayatan anlayışı bertaraf etti. Bu hareket, siyasi olmasından ziyade gönülleri fethetmeye yönelik bir hareketti. Osmanlıların yönetim anlayışına göre; inançlara karışılmaz, inançlar üzerinde bir baskı kurulamazdı. Bu hoşgörü politikası Osmanlı Devleti'ni altı yüz sene ayakta tutan en önemli unsurlardan biri oldu.


(X) 🔍 Bilgi Notu: Altı yüz sene boyunca dünyanın ciddi bir kısmına hükmeden Osmanlı, asla bir katliam yapmamıştır. Devlet, 1789 Fransız Devrimi neticesinde ortaya çıkan "milliyetçilik" akımı sonucu zayıflamıştır.

(X) 📍 İlginç Bilgi: Milliyetçilik fikri neticesinde Osmanlı'dan ilk ayrılan topluluk Yunanlar olmuştur.


(x)Ermeniler Türklere nasıl bakardı?

  • 11
  • 12
Gittik ve geride kaldı mazlumlar…
Gittik ve geride kaldı mazlumlar…

🔴 Batı, temelleri Antik Yunan'a dayanan çetrefilli ve yıkıcı bir zihindir. Bu anlayış uzun zaman Kilise etkisinde kalarak katı ve değişmez bir noktaya zamanla evrilir. Kiliseler hala evlilik törenleri için en çok rağbet gören kurumlardır. Zamanla bu yozlaşmış toplum Rönesans, Reform ve Aydınlanma ile beraber bugünkü bulunduğu noktaya ulaşır.


(x)Rönesans nedir?
(x)Coğrafi keşiflerle beraber sanat ve mimari olarak tebarüz eden akım. Rönesans ile beraber Batı, daha özgürlükçü bir yapıya evrilmiş ve dini düşünce zayıflamaya başlamıştır. Bu akım, Arapça olan asıl kaynakların tercüme edilmesi ile başlar.

(x)Reform nedir?
(x)16. yüzyılda Katolik kilisesine karşı protestolar ile başlayan dini harekettir. Protestolar sırasında İncil'i herkesin okuyabilme hakkını savunan Martin Luther lider olarak öne çıkar. Bu toplu protestolar ile beraber Batı'nın dini anlayışı değişir.

(x)Aydınlanma nedir?
(x)18. yüzyılda doğarak dünyayı etkisi altına alan felsefi akımdır. Arapça üzerinden yapılan tercümeler önce Rönesans'a sonra ise Aydınlanma'ya zemin hazırlamıştır. Bilgiyi önceleyen bu sistem hümanizmi merkeze alır.

  • 12
  • 12

Batı medeniyeti her savaş, katliam sonrasında inatla "Biz bu topraklarda barış istiyoruz diyerek" kendi sistemlerine uygun şekilde dünyaya demokrasi ve medeniyet pazarlıyor. Allah Teâlâ Bakara suresi 11. ayette; "Onlara "Yeryüzünde düzeni bozmayın" denildiğinde, "Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz" derler." buyurarak zalimleri tasvir eder. Gerçekten de Batılılar, girdikleri topraklara zulüm götürerek geride gözü yaşlı insanlar bırakır. Ancak unutulmamalıdır ki; hesap günü elbet gelip çatacaktır.


(x)Bakara suresini okumak için tıklayın
(x)Farklı seslerden Kur'an-ı Kerim meali dinlemek için tıklayın
(x)Birçok hafızın sesinden Kur'an-ı Kerim dinlemek için tıklayın

Âlemlere rahmet olan Efendimiz (SAV), "Kim bir karış miktarı bir yere haksız olarak zulümle sahip olursa, o yerin yedi katı boynuna geçirilir." (Buhari, Mezalim, 13) buyurarak zulüm ile abad olunamayacağını dile getirir. Çünkü zulüm yüce Allah'ın (CC) men ettiği bir eylemdir. Zulüm kişiliğe karşı bir hak ihlalidir ve bu ihlal asla yapanın yanına kalmaz.

Bu anlayış ile dünyayı mamur eden Müslümanlar, her şeyden evvel kul hakkına riayet ederek ah almamaya gayret etmişlerdir. İşte bu sebepten Müslümanların daha evvel hâkim oldukları topraklarda sömürgecilik yahut katliam gibi insanlık dışı eylemler gerçekleşmemiştir.


(x)Abad olmak ne demek?
(x)Şen, mutlu olmak demektir. Zulümle yapılan bir yerde abad olunmaz. Çünkü o zulüm, işleyeni rahat bırakmaz.


(x)Resulallah'ın (SAV) hadis-i şeriflerini Riyazüs Salihin'den okumak için tıklayın
(x)Zulüm kavramı ayet ve hadislerde nasıl geçiyor? Öğrenmek için tıklayın

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN