Batı'ya damga vuran İslam düşünürü: İbn-i Rüşd kimdir?
İbn Rüşd, İslam düşünce tarihinde, en çok eser veren yazarlar arasında ilk sırada yer alan ve yaşadığı dönemin bütün bilim disiplinlerinde orijinal kitaplar kaleme almış bir alim. Aristoteles'in eserlerini onun doktrinine bağlı kalarak şerh ettiği için İslam aleminde "eş-şarih" olarak tanındı. İşte Batı'ya damga vuran İslam filozofunun hayatı…
Giriş Tarihi: 05.11.2019
15:47
Güncelleme Tarihi: 05.11.2019
17:00
"Halka nazari ve mücerret meselelerden değil, ameli ve müşahhas hususlardan bahsedilmelidir."
İbn Rüşd'ün amacı , vahiy ile felsefenin birbirinden bağımsız olarak nasıl anlaşılıp değerlendirilebileceğini tespit etmek ve buna bağlı olarak ikisi arasında biri diğerini geçersiz kılmayacak biçimde sağlam bağlantılar kurmaktı.
Bunun için o, öncelikle dinle felsefenin konumunu kendi bütünlükleri içinde tespit etti, ardından bu ikisinin ortak noktalarını belirledi. Daha sonra dinle felsefe arasında yapılacak birebir kıyaslamanın yanlışlığını vurgulayarak bu iki alandan birinin diğeri adına feda edilmesinin doğuracağı vahim sonuçlara dikkat çekti.
ESERLERİ YÜZYILARCA DERS KİTABI OLARAK OKUTULDU
Tıbbın bir dalı olan anatomiye de iyi derecede vakıf olan İbn-i Rüşd, insanı Allah'ın varlığına götüren bir delil ve vasıta olarak tanımlayıp, bunu birçok şekillerde başardığını da her fırsatta dile getirdi.
Eserlerini yüzyıllar boyunca Avrupa'da okutan birçok Batılı bilgini düşünceleriyle etkilemeyi başaran İbn-i Rüşd, tıp sahasında yaklaşık 16 eser verdi. Bunlar arasında en tanınmış olan kitabı "El Külliyat Fi't Tıbb", Latinceye tercüme edilerek, yüzyıllarca Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutuldu.
"Kıyas öyle bir sözdür ki bazı şeylerin konulmasıyla, bu verilerden başka bir şey zorunlu olarak çıkar."
İBN RÜŞD FELSEFE VE DİN HAKKINDA NELER DEDİ?
Ona göre felsefe ve dinin kendilerine özgü prensipleri ve esasları vardı, bunlar birbirinden farklı olmak durumundaydılar; birinin diğerine karıştırılması yanlışlıklara sebep olurdu. Öyleyse dinî meselelerin din çerçevesinde, felsefî problemlerin de kendi içinde ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. İbn Rüşd'e göre filozofların şeriatın ilkeleri konusunda tartışıp konuşmaları câiz değildir. Çünkü her disiplinin kendine has prensipleri vardır. Bir disiplin hakkında fikir yürüten kişinin onun ilkelerini kabullenip benimsemesi icap eder.