Arama

Beyaz Adamın doymak bilmez hırsına kurban 1 milyon insan

Ruanda 20'nci yüzyılın en korkunç soykırımlarından birine sahne oldu. 100 gün süren katliamın sonunda II. Dünya Savaşı sonrasının en büyük soykırımı yaşanmıştı. Birlemiş Milletler, ABD ve Avrupa olaylara müdahil olmak şöyle dursun, Ruanda'yı kaderine terk edip hızla ülkeden çıkmışlardı. Peki, neydi asıl mesele? İki etnik topluluğu bu derece düşman hale getiren şartlar nasıl oluştu?

  • 5
  • 14
OLAYLARIN BAŞLANGICI NEYDİ?
OLAYLARIN BAŞLANGICI NEYDİ?

6 Nisan 1994'te Ruanda Devlet Başkanı Habyarimana'yı taşıyan uçağın düşürülmesi, trajik olayların başlangıcı kabul edilir. Bu hadiseden sadece 15 dakika sonra Tutsilere yönelik sistematik katliamlar başlamış ve ülke üç, dört ay boyunca kaotik bir ortama hapsolmuştu. Aşırılıkçı Hutu çeteleri organize olarak gördükleri her yerde Tutsileri katletmeye başlamışlardı.

Birleşmiş Milletler Barış Gücü içinde görev yapan 10 kadar Belçika askerinin de saldırganlarca öldürülmesi, oldukça olumsuz bir atmosfer doğurmuştu. Bütün yabancı misyonların hızla Ruanda'yı terk etmesi, soykırımı gerçekleştiren çeteler için daha rahat bir ortam oluşturmuştu.

  • 6
  • 14
KÜRESEL AKTÖRLER SESSİZ KALDI
KÜRESEL AKTÖRLER SESSİZ KALDI

Ülkede çok kanlı olaylar yaşanırken, küresel aktörlerin tutumu ise şaşırtıcı boyuta varan bir sessizlik oldu. Ruanda'da stratejik çıkarları bulunmayan ABD'nin yaşanan katliamı durdurmak adına hiçbir adım atmaması kendi kamuoyunda bile tepkilere yol açarken, Clinton yönetimi yaşanan hadiseyi 'soykırım' olarak değerlendirmekten kaçınmıştı.

Beyaz Saray'ın basın toplantılarında 'soykırım' ifadesini kullanmama ısrarı, Ruanda'ya yönelik herhangi bir sorumluluğun altına girmemek için bilinçli bir tercihken, bu sendromun oluşmasında, kısa süre önce Somali'de yaşanan başarısızlığın etkileri vardı.

  • 7
  • 14
BM YİNE PASİF BİR TUTUM SERGİLEDİ
BM YİNE PASİF BİR TUTUM SERGİLEDİ

Ekim 1993'de Somali'de iki Black Hawk tipi helikopterin düşürülmesi ve Amerikan ordusunun verdiği askeri kayıplar ABD'ye tam anlamıyla şok yaşatırken, Afrika'da daha temkinli hareket etmesini öğretmişti. Bu korku Ruanda'da nüksederken, ülkede yaşanan olaylara karşı ABD sessiz kalmayı tercih etmişti. ABD'nin körlüğü o dereceye varmıştır ki katliamın yaşandığı günlerde Ruanda'da halkı kışkırtan radyo yayınlarını, ifade özgürlüğüne müdahale olur diyerek kesmeyi bile reddedebilmişti.

Aynı pasif tutum Birlemiş Milletler tarafından da sergilenirken, Batılı devletler Ruanda halkının ölümüne göz yummuştu. Taraflar arasında 'nötr kalmak' gibi ilkesel bir prensibe saplanan BM, bu tarz olayları önleyecek mekanizmalardan yoksun olduğunu ispatladı.

  • 8
  • 14
AVRUPALI DEVLET SOYKIRIMIN DURMASI İÇİN ÇABA GÖSTERMEDİ
AVRUPALI DEVLET SOYKIRIMIN DURMASI İÇİN ÇABA GÖSTERMEDİ

Petrol, doğal gaz, altın ve elmas gibi madenlerin olmaması, stratejik konumdan mahrum bu küçük Afrika ülkesini çaresizliğe ve kendi kaderine terk etti. Olaylar başlamadan önce, aşırılıkçı çetelerin soykırıma hazırlandığı yönündeki istihbaratlar bile dikkate alınmadı ve sonuçta bu ağır trajediyi sadece izlenmekle yetinildi. Soykırım günlerinde ABD ve Avrupalı devletler kendi vatandaşlarını tahliye etmek için her türlü imkanı seferber ederken, Ruanda'daki soykırımın durması için hiçbir çaba içine girmedi.

  • 9
  • 14
HER YER CESETLERLE DOLDU!
HER YER CESETLERLE DOLDU!

1994 olaylarının paralelinde, sınır bölgelerinden Ruanda'ya giriş yapan RPF milisleri adım adım ilerleyerek başkent Kigali'yi kuşatma altına aldılar.

Bu adım bütün Tutsilerin yok edilmesinin önüne geçerken Paul Kagame'nin Ruanda siyaset sahnesine devlet başkanı olarak çıkışının da önünü açtı. 1994'ün Temmuz ayında olaylar sona ererken sokakları, kiliseleri ve okulları cesetlerle dolu bir Ruanda ortaya çıktı.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN