Binlerce Türk askerinin esir tutulduğu Nargin Adası'nın karanlık tarihi
Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslar tarafından esir alınan Türk askerlerinin tutulduğu, "Nargin" olarak da bilinen Büyük Zire Adası'nda esirler, susuzluk, açlık ve yılan zehirlemesinden hayatını kaybetti ve Rus askerlerince kurşuna dizildi. Doğu cephesinde, özellikle Sarıkamış'ta Ruslara esir düşen Osmanlı askerleri cehennem adası denilen bu yerde tutuluyordu. Esirlerin bir kısmı Azerbaycanlıların yardımlarıyla adadan kaçmayı başardı. Kurtulanlardan biri de Türk havacılık tarihinin önemli isimlerinden Vecihi Hürküş'tu. Binlerce Türk askerinin esir tutulduğu Nargin Adası'nın karanlık tarihi...
Giriş Tarihi: 26.05.2020
16:01
Güncelleme Tarihi: 30.12.2022
18:32
Türk askerlerinin yaşadıkları zorluklar
Savaş meydanlarında esir düşen Türk askerlerinin yaşadıkları zorluklar ve sıkıntı, daha Rusya'ya nakledilmeleri sırasında başlıyordu. Yaralı askerler ile sağlamlar bir arada tutuluyor, sonra genelde Kafkas Ermenilerinin idare ve kontrolü altında bulunan esirler, cepheden ellişer ellişer vagonlara bindiriliyorlar ve yine çoğu Ermeni olan askerlerin kontrolünde aç-susuz bir halde gönderiliyorlardı.
I. Dünya Savaşı'nda Ruslara esir düşen Hüsamettin Tugaç hatıralarında şöyle anlatıyor:
"1915 yılının ilk ayının ikinci haftasında idik. Şimdi Kubi şef adını taşıyan Samara İstasyonu'na gelmiştik. Bir Rus doktoru yanımıza geldi. Hasta olup olmadığımızı sordu... Şehirde tifüs hastalığı salgın halinde imiş . Esir trenlerini karantina altına almış ardı. Sonradan Rus gazetelerinden öğrendik ki, o sıralarda bu istasyonda müthiş bir dram oynanmış. Trenler dolusu Türk esiri karantina var diye bulundukları hayvan vagonlarında kilitli kapılar ardında haftalarca aç ve susuz bırakılmış, hepsi açlıktan, susuzluktan ve hastalıktan ölmüş gitmişlerdi..."
Ruslara esir düşen Türklerin Tiflis ve Bakû gibi şehirlere getirilmesi, Çarlık yönetimi açısından ciddi bir rahatsızlık yaratmıştı. Bunun sebebi de Kafkas halkının önemli bir kısmının dini ve etnik açıdan esir düşen Türklerle aynı kökten olmasıydı.
İşte bu ortamda Çarlık yönetimi, kötü durumdaki Türk esirlerin halkın üzerinde bırakacağı tesiri de göz önünde tutarak, esir kamplarını özellikle halkın dikkatlerinden uzak, herhangi bir irtibat riski olmayan yerlerde kurmayı planlamıştı. Daha önceleri ağır suçluların tutulduğu bir hapishane olarak kullanılan Nargin Adası da bu amaca uygun olarak düşünüldü.
Unutulmaz bir mücadelenin ismi: 'Kafkas Kartalı' Şeyh Şamil
Anadolu'dan gelen yardım çağrıları
Azerbaycan Türk gazeteleri, Anadolu'dan gelen yardım çağrıları nı da yayımlayarak, halkı bu konuda destek olmaya çağırdı.
İlk tepki ve girişimler Anadolu'da işgal edilen yerlerde tutsak edilen, ancak asker olmayan Türk esirleri ile ilgiliydi. Çünkü savaşla ilgisi olmayan kendi kan ve dinlerinden olan bu insanların esir muamelesi görmesini büyük bir haksızlık olarak görmekteydiler.
Bakû Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi Erzincan Temsilcisi Abdulmabut Bey, Bakû'deki merkeze gönderdiği telgrafında şunları yazdı:
"Nargin Adası'nda ve Tiflis'teki hapishanede külli miktarda Türk esiri var ki, ne bu muharebede askerlikte bulunmuşlar, ne kabaklarda (önce). Lakin Rus birlikleri Türkiye toprağına sokuldukta, yalan danışlar ve provakatiya neticesi olarak hapsedilmişlerdir. Bunların arasında 90 yaşında kişiler dahi vardır. Ben telgraf ile Kafkasya Komisarlığı Sadrı'na ve Doktor Sultanov'a müracaatla asker olmayan Türk esirlerinin bırakılmaları hakkında teşebbüste bulunmalarını istida etmiştim. Atalar ve kardaşlar, fitne ve yalan danış kurbanı olan bu zavallıların müdafaa ve muhafazasına ses kaldırın.
Erzincan - Bakû Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi Vekili Abdülmabud"
Cemiyet, ilk olarak halktan yardım topladı . Esirlerin resmi korumacılığını üzerine aldığından, haftada bir gün (pazar günleri) Nargin'deki Türk esirlerinin Bakû'ye çıkarılarak gezdirilebilmesi için de izin alabilmişti. Böylece Türk esirlerin haftada bir gün de olsa rahat etmeleri, dinlenmeleri sağlanıyordu.
Azerbaycan'ın bağımsızlık öyküsü
Azerbaycan Türkleri, esirlerin adadan kaçmalarına yardımcı olmak için çok çaba sarfetti; 1915 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında "Türk Bayramı Günü"nde sekiz Türk esir subay şehre bırakıldı ve bir daha geri dönmedi. Çünkü, İran'a kaçmaları sağlanmıştı.
Kafkasyalı Türk gençleri tarafından kurulan "Kafkasya Müslüman Talebeleri Komitesi" bizzat Türk esirlerin kaçırılması faaliyetlerine katılmıştı.