Birçok esere ilham olan 9 asırlık öykü: Hayy bin Yakzan
Castaway adlı filmde Tom Hanks, gemi kazası sonucu düzenli iş hayatından kopup ıssız bir adaya düşerek burada hayatta kalma becerileri edinmek zorunda kalan bir karakteri canlandırıyordu. Adada insan yüzü görmeden dört yıl geçiren Hanks, gemi enkazından kurtardıklarıyla aletler yapıyor, paten demirini bıçak olarak kullanıyor, voleybol topuyla arkadaşlık ediyor ve süslü bir elbise çantasından bulduğu fileyi balık tutmak için kullanıyordu. Peki, bu film Robinson Crusoe'nun 21'inci yüzyılda yeniden sahneye konması mı yoksa 9 asırlık bir hikayenin üçüncü kez yeniden canlandırılması mıydı?
Giriş Tarihi: 25.04.2019
10:21
İBN TUFEYL ‘HAKİKAT’ KAVRAMINI NASIL AÇIKLAR?
İbn Tufeyl, hakikat deneyimini tamamen farklı bir dünya, insanın içinde saklamaya güç yetiremediği lakin tarif edecek kelime dahi bulamadığı bir neşe ve mutluluk hali olarak açıklar.
Entelektüel kapasitesi çok yüksek olmayanlar, ne böyle bir hali tecrübe edebilir ne yaşadıklarını tam anlamaksızın bundan bahsedebilirler. Entelektüel bilgi birikimi biraz daha fazla olanlar, kendi gayretleri sonucunda belirli derecede mistik birlik elde edebilirler.
KENDİSİ DIŞINDA İLK KEZ BİR İNSANLA TANIŞAN HAYY
Tekrarlama yoluyla, bu hal zamana yayılarak meditasyon gibi bildik bir deneyime dönüşüp yalnızca ibadet ya da tefekkür anlarında değil, günlük hayatta da yaşanabilir. Bu aşamada, mürid hem hakikatin hem de benliğin bilincindedir. Bunu izleyen aşamada ise benlik bilinci kaybolur ve yalnızca kutsalın bilinci kalır.
İşte tam bu noktada, adaya kendisiyle aynı yaşta bir adamın gelmesiyle Hayy ilk kez kendisi dışında bir insanla, yani Asal'la tanışır.
Asal manevi yönü güçlü olan dini bütün bir kişidir ve entelektüel yollardan ulaştığı hakikat üzerinde daha derin tefekkür edebilmek için bu adaya gelmiştir.
TEFEKKÜR HAYATINA NEDEN GERİ DÖNDÜ?
Asal, Hayy'a içinde yaşadığı toplumu ve geldiği yerdeki organize dini hayatı anlatır. Dinlediklerinden etkilenen Hayy, Asal'ın yaşadığı adaya gitmeye karar verir.
Şans eseri adaya gelen gemiye binen ikili, Asal'ın arkadaşı Salaman'ın yönetimi altında geleneksel manevi hayat tarzının hâkim olduğu bu diğer adaya gelirler.
Burada, Hayy kendi hakikat anlayışını ada sakinlerine anlatmaya çalışır, ancak ne kadar konuşursa konuşsun hakikat deneyiminin insanın içinden gelmesi gerektiğini anlar.
İnsanların çoğunda dinin manevi değil sosyal bir olgu olduğunu fark eder. Bu fark edişle birlikte, Hayy ve Asal tefekkür hayatlarına geri dönerler.
11 YIL SONRA ROBINSON CRUSOE YAYINLANDI
Hayy bin Yakzan' ın ilk İngilizce tercümeleri 1709 yılında ortaya çıktı; bundan yalnızca on bir yıl sonra Daniel Defoe'nun Robinson Crusoe'nun Hayatı ve Sıradışı Serüvenleri adlı kitabı yayınlanacaktı.
Defoe ile aynı dönemde yaşayan çoğu kaynağa göre, Defoe bu kitabı yazma ilhamını Juan Fernandez Adalarından birinde dört yıldan uzun süre mahsur kalan İskoç denizci Alexander Selkirk'ün yaşadıklarından almıştı.
ROBİNSON CRUSOE VE HAYY BİN YAKZAN
Robinson Crusoe ve Hayy bin Yakzan arasındaki benzerlikler, Defoe'nun İbn Tufeyl'in eserinden haberdar olduğunu düşündürmeye yetecek düzeydedir.
Gemisi fırtınada batan Crusoe, yalnız başına kaldığı adada yalnızlığından birçok ders çıkarır. Ne giyeceğinden karnını nasıl doyuracağına kadar birçok sorunla başa çıkmak zorunda kalan Crusoe'nun bulduğu çözümlerin ve hayatta kalma mücadelesinin başarılı olabilmesi için etrafındaki doğayı dikkatle gözlemlemesi gerekir.
Adanın iklimini, arazi yapısını, bitkilerini ve hayvanlarını tanımak ve anlamak zorundadır.