Bursa'da medfun padişah türbeleri
Osmanlı, 600 yıl dünyaya hükmederek dev bir imparatorluk oluşturdu. Söğüt'te başlayan bu tarihi yolculuk, üç kıtaya yayıldı. Dünyanın en güçlü devletinden Osmanlı'nın ilk başkenti Bursa'da ise 6 padişahın türbesi bulunuyor. Sizler için şehrin manevi direkleri olarak adlandırılan padişah türbelerini derledik.
Giriş Tarihi: 31.01.2020
17:03
Güncelleme Tarihi: 31.01.2020
17:35
1326 yılında Bursa'da doğan Murad Hüdavendigar, Osmanlı'nın üçüncü sultanıydı. "Derviş gazilerin, şeyhlerinin sultanı Murad Gazi" olarak anılan Sultan I. Murad, alim ve sanatkârlara hürmet gösterir, fakirlere ve kimsesizlere şefkatli davranırdı. Orhan Bey, İzmit fethine hareket etmeden önce ona Bursa ile Bey sancağını verdi. Murad, on iki yaşında Bursa Bey sancağına gönderildi.
Birinci Murad, babası Orhan Gazi'nin 1362'de ölümünden sonra Osmanlı tahtına geçti. Döneminde Rumeli'de yapılan fetihlerle tarihe Balkan fatihi olarak geçti. Osmanlı fetihleri karşısında Bosna, Sırp ve Bulgar Kralları ittifak kurdular. Osmanlılar ise bu ittifaka bazı darbeler vurarak, karşılarındaki cepheyi küçülttüler
Osmanlı'nın şehit padişahı
5 Haziran 1389'da meydana gelen Kosova sahrasındaki savaşta Osmanlılar, büyük bir zafer kazandılar. Birinci Kosova zaferi neticesinde Balkanlar'da Osmanlılara karşı direnebilecek bir kuvvet kalmadı.
Düşmanın bozguna uğrayıp kaçmasından sonra, büyük bir zafer kazanmış olan I. Murad harp sahasını dolaşmaya başladı. Bu sırada savaşta yaralanmış olan Miloş Obiliç , sultana itaat edeceğini söyleyerek hükümdarın yanına geldi. Bir hançerle Murad Hüdavendigâr'a saldıran Miloş Obiliç , hükümdarı kalbinden yaraladı. Saldırgan, hükümdarın etrafındaki adamlar tarafından hemen öldürüldü.
I. Murad'ın yaralandığı yerde bir çadır kurularak hükümdar tedavi altına alındı. Ancak yarası ağırdı. Sultanın şehit olmasından sonra Bayezid hükümdar ilan edildi.
Sultan Yıldırım Bayezid tarafından 1390 yılında inşa ettirilen külliye; cami, medrese, imaret, hastane, ahır, mektep, mutfak, hamam ve türbeden oluşuyor.
Külliye içinde bulunan Yıldırım Beyazıt Türbesi, revaklı Osmanlı türbelerinin ilki olarak bilinirken türbenin içinde Yıldırım Bayezid ve oğlu İsa Çelebi'nin sandukası bulunuyor.
I. Bayezid, 1354 yılında doğdu.Germiyanoğlu Süleyman Çelebi'nin kızı Sultan Hatun ile evlendi ve hanımının çeyizi olarak Osmanlı'ya bırakılan topraklara sancak beyi tayin edildi. Frenk Yazısı Savaşı'nda gösterdiği cesaret ve atılganlık dolayısıyla "yıldırım" lakabını aldı. Şehzade Bayezid, 15 Haziran 1389'da Osmanlı'nın Rumeli'deki geleceğini tayin eden Kosova Savaşı'nın kazanılmasında önemli rol oynadı. Murad Hüdavendigar'ın şehit edilmesinden sonra Osmanlı tahtına geçen Bayezid, Doğuda Anadolu işleriyle ilgilendiği sırada batıda sınır boylarındaki uç beyleri düşmanlarını baskı altında tutuyor ve gaza faaliyetlerini sürdürüyorlardı.
İstanbul'u kuşatma altına alan Yıldırım Bayezid'a karşı Bizans İmparatoru Manuel, İstanbul'u kaybetme korkusuyla, Papa ve çeşitli Avrupa hükümdarlarından sürekli yardım istiyordu.
Yıldırım Bayezid'ın düşmanın ortasındaki askerlerini ziyareti
Bizans İmparatoru'nun gayretleri ve papanın vaazları ile yayınladığı beyannameler, Batı Avrupa'daki Hristiyanları ilk defa Osmanlılara karşı harekete geçirdi . Başta Fransa olmak üzere, Orta Avrupa ve hatta İngiltere'deki birçok şövalye ve asil, Osmanlılara karşı oluşturulacak ittifaka katıldılar.
Bu sırada, İstanbul kuşatmasıyla uğraşan Yıldırım Bayezid , Haçlı ordusunun hududu geçtiğini duyar duymaz kuvvetlerini Edirne'de toplayıp düşmanın üzerine yürüdü. Sultan, lakabına uygun bir şekilde yıldırım gibi hareket ederek Niğbolu'ya 6 saatlik bir mesafeye kadar geldi. Osmanlı öncüleri, sultanın kalenin büyük bir düşman ordusu tarafından sarıldığı haberini getirdiler.
Yıldırım Bayezid , Niğbolu'nun düşman eline geçip geçmeyeceğini merak ediyordu. Kale komutanı Doğan Bey, son derece iyi bir askerdi ancak bu kadar kalabalık bir orduya karşı dayanamayıp, teslim olabilirdi. Kaleye, Osmanlı ordusunun geldiğinin bildirilmesi için bir haberci gönderilmesi gerekiyordu. Yıldırım Bayezid, düşmanın ortasında, gidilmesi imkansız gibi görülen kaleye kadar geldi ve yardımın ulaştığını haber verdi. Klasik Türk savaş taktiğiyle etrafları çevrilen Fransız şövalyelerin büyük kısmı Osmanlı kılıçlarına yem oldu, kalanları da esir edildi.
Son büyük Haçlı Seferi olarak nitelendirilen 1396 seferinin Haçlıların hezimetiyle sonuçlanması Avrupa'da büyük yankılar uyandırdı. Osmanlılar hakkında pek çok eser neşredildi.