Büyük hesaplaşma Haçlılarla başladı
Her fırsatta Türk düşmanlığı yapan Avrupa, en son Barış Pınarı Harekatı'nda teröristlere kol kanat gerdi. Aynı Avrupa, 924 yıl önce Papa öncülüğünde Haçlı ordusuyla Türklerin karşısına çıktı. Ancak bugün olduğu gibi Türkleri her seferinde dimdik karşısında gördü.
Tarihçi-yazar Erhan Afyoncu'nun köşesinde kaleme aldığı, "Türk milletinin Anadolu'da 1000 yıldır her felaketi büyük fedakârlıklarla savuşturup, insanlığın umudu olmaya devam ettiği" yazı dizisini alıntıladık.
Giriş Tarihi: 29.10.2019
11:44
Güncelleme Tarihi: 29.10.2019
12:26
MÜSLÜMANLARI VE YAHUDİLERİ KATLETTİLER
Papa'nın çağrısı üzerine Piyer Lermit isimli kendisi eşeğinden çirkin bir surata sahip papazın idaresinde yola çıkan Haçlılar, yolda yağma ve katliamlar yaparak Anadolu'ya geldiler. Bölgedeki Müslümanlar'ın yardımına yetişen Selçuklu kuvvetleri Haçlılar'ı yoketti. Ancak Haçlılar'ın ardı arkası kesilmiyordu. Yeni gelenler, öncekiler gibi sıradan insanlar değil, kontların ve düklerin komutasında düzenli ordulardı. Selçuklular, Anadolu'da Haçlılar'la birçok defa savaştılar. Ancak çok kalabalık ve ağır zırhlarla donanmış Haçlı ordusu karşısında başarısız oldular.
Frank kontlarından Baudouin, 1098'de Urfa'yı ele geçirerek Urfa Haçlı Kontluğu'nu kurdu. Haçlılar, elegeçirdikleri her yerde kadın, çoluk çocuk demeden Müslümanlar'ı katlediyorlardı. Kudüs'e kadar ilerleyen Haçlılar, 1099'da şehri Fatımiler'den alıp Müslüman ve Yahudiler'i kılıçtan geçirdiler. İşgalin ardından Kudüs'te bir Latin krallığı kuruldu.
Haçlı Seferleri, Doğu'da büyük felaketlere sebep oldu. Müslümanlar ve Doğu Hristiyanlar'ı Haçlılar'ı nefretle andılar. Haçlılar, bu seferler sırasında yüzbinlerce Müslüman'ın yanı sıra onbinlerce Yahudi ve Doğulu Hristiyan'ı da katletmişlerdi. Ancak başta Selahaddin Eyyubi olmak üzere Müslüman hükümdarlar dökülen Müslüman kanları ortada durmasına rağmen Haçlılar'dan geri aldıkları şehirlerdeki Hristiyanlar'a dokunmadılar.
2- BATI İÇİNDEKİ TÜRK KORKUSUNU YENEMEDİ
Fatih'in 29 Mayıs 1453 günü İstanbul'a girişi
Osmanlılar'ı durduramadıkları için acizliklerini örtmek, kendi toplumlarına moral vermek için kuyruklu yıldızdan depreme, tuhaf doğumlardan çekirge felaketi haberine kadar her şeyi Türklere bağladılar. Haberlerden yakın zamanda Türklerin yenileceğini mucizevî işaret olarak çıkarıp, toplumlarını kandırıp, oyaladılar. Türk ismi Avrupalılar için şeytan, dinsiz ve barbar manasına gelmekteydi. Türk ismi Avrupalılar için şeytan, hain, dinsiz ve barbar manasına gelmekteydi. Avrupalılar düşüncelerini kitaptan resme her şeye yansıttılar. Türk askerlerinin şeytana benzetildiği veya Şeyhülislâm şeytanın kafasını okşarken gösterilen resimlere rastlanılır. Türkler Avrupa'da "Korkunç Türk", "Müthiş Türk", "dinsiz Türk", "hain Türk", "çağımızda Avrupa'nın karabasanı" gibi sıfatlarla da nitelendirildiler.
Türkler Avrupa'da bale, tiyatro, opera, halk şarkılarına, şiirlere, hikâyelere de konu olmuşlardır. Bunun sebeplerinden biri, Osmanlı tehlikesine karşı halkı canlı tutmak ve Hristiyanlığa karşı olan tehdidi bertaraf edebilmek için siyasi bir kalkan yaratmak iken, diğeri Türkler'in gündemden hiç düşmeyen ve merak uyandıran bir konu olmasından dolayıdır.
Avrupalı aydınlar yazdıkları eserlerde Türk korkusunu azaltmak için uğraştılar. Aydınlar, Osmanlı İmparatorluğu'nu nasıl yıkmak gerektiğine dair eserler yazdılar. Erasmus bu konuda "Osmanlı İmparatorluğu'nun büyüklüğü insanları korkutmamalıdır. Roma ve Büyük İskender'in imparatorlukları da çok büyüktü ve yenilmez oldukları sanılırdı. Hâlbuki bugün yoklar. Yıkılıp gittiler." demektedir.
Makyavelli, İtalyan Tiyatrosu'nun Adamotu (Mandragola) isimli komedyasında Türkler'e öcü ve doğaüstü varlıklar olarak bakılmasını eleştirip, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerçekçi ve akılcı metotlarla yenilmesi gereken bir düşman olduğunu belirtir.
Osmanlılar yaydıkları korku yanında bazı Hristiyanlar içinse "ümit" anlamı taşıyorlardı. Vergi yükünden ezilen veya dini anlayışını tam olarak yaşayamayan bazı Hristiyanlar ise krallık ve prenslik idaresi altında olmaktansa Türk idaresinde yaşamayı tercih ediyorlardı.
ALMAN BASINININ TÜRK DÜŞMANLIĞI
Asırlardır Türk-Alman ilişkilerine bakıldığında da medya tarafından hazırlanan ve sunulan imaj belirleyici rol oynamıştır. Almanlar, asırlardır basın yoluyla hakkımızda Avrupa'da olumsuz kamuoyu oluşturuyor.
Yeniçağ döneminin en önemli ve temel medya aracı gazetenin öncüsü kabul edilen el ilanları, yani bildirilerdi. Avrupalılar'ın Türklere bakışını şekillendiren el ilanlarıyla din, devlet ve savaş propagandası yapılarak Türk düşmanı imajı oluşturulmuştur. Türkler'le ilgili hakaret ve olumsuz sözler de kalıp niteliğinde kullanılmış ve düşman imajı pekiştirilmiştir.
Görselliğin ön planda olduğu el ilanları gazete işlevi görerek Alman toplumuna birçok haberi aktarmıştır. Türklerle ilgili haberlerde propaganda amaçlı yayınlanan el ilanları sayesinde bir yandan "düşman Türk" imajı" pekiştirilmiş, diğer yandan tüm dikkat ortak düşman olan "Türk"e yönlendirilerek Almanların içindeki problemlerin üstü örtülmüştür. Leyla Coşan'ın eserlerinde bu konu teferruatlı olarak anlatılır.
İSTANBUL'UN FETHİNİ HAZMEDEMEDİLER
İstanbul'un fethi dünya tarihinin en büyük olaylarından biridir. Ancak Batı hâlâ bu fethi unutamadı. Son Roma İmparatorluğu'nun başkentinin elimize geçmesini hiçbir zaman hazmedemediler. İstanbul'un Türkler'in eline geçmesi Hristiyan dünyasında birçok ağıt yakılmasına sebep oldu. Hristiyanlar İstanbul'un Türkler'in eline geçmesini Romalılar'ın Kudüs'ü yakıp yıkması, Hazreti İsa'nın çarmıha gerilmesi ve dünyanın sonu gibi insanlık tarihindeki büyük felaketlerden birisi olarak algıladılar.Osmanlı tarihi uzmanı Japon Prof. Yuzo Nagata, 24 Mart 2000'de Milliyet gazetesinde yayınlanan röportajda ilginç bir anısını anlatmıştı: "Size acı ve çarpıcı bir anımı aktarayım. 1960'larda Amerikalı bir Türkologla Galata Köprüsü'nden geçiyorduk. Durdum ve "İstanbul'a bak, ne kadar güzel" dedim. Amerikalı da "Evet, bir de Türklerin olmasa", diye karşılık verdi."