Çanakkale Savaşı'na giden 'Edebiyat Heyeti'
Çanakkale Cephesi, Birinci Dünya Savaşı'nda Türk milletinin topyekûn mücadele ettiği ve topyekûn kazandığı bir zaferdi. Bu birlik ve beraberliğin mimarları arasında şairler, yazarlar, bestekarlar ve ressamlar da vardı. Çanakkale Savaşları, Türk sanatkarlar için ondan manevi bir duygu oluşturmak, milletin heyecanını yükseltmek, kahramanlık ve fedakarlık hislerini en son derecesine çıkarmak için önemli bir fırsat, aynı zamanda bir sınav oldu. Dünya Savaşı'nın sonuçları ne olursa olsun Çanakkale'nin anlam ve büyüklüğünü tespit etmek ve gelecek nesillere aktarmak sanatkarlarımız için milli bir borçtu.
Giriş Tarihi: 18.03.2019
11:54
Güncelleme Tarihi: 18.03.2019
13:27
“ARIBURNU’NA BAL YAPMAYA!”
"1915 Temmuzunun on üçüncü Salı günü Keşan'dan Gelibolu'ya hareket ederken ayrı kıtalara mensup iki hemşeri askerin uzaktan kısa bir konuşmasına şahit olduk. Yolda duran bir nefer Gelibolu yolunu bir bulut halinde kaplayan kıtalar arasındaki arkadaşına seslenmiş, nereye gittiğini sormuştu. Öteki uzun ayrılıkların maceralarını nakle hiç de müsait olmayan o birkaç saniyelik zamanda mukadderatına tabi, her vakayı memnun bir tevekkül ile karşılayan temiz gönlünü şu cevap ile hülasa etti: Arıburnu'na bal yapmaya!"
HARP EDEBİYATININ KURUCUSU
Mehmet Emin Yurdakul, Çanakkale harp sahasını ziyaret eden heyette bulunan şairlerdendir. O günlerde 46 yaşında olan Mehmet Emin de Çanakkale cephesinden vatanî şiirlerle dönmüştür. O, Osmanlı-Yunan Savaşı (1897) ile Türk şiirinde harp edebiyatı anlayış ve duyarlılığını başlatanlardandır. "Anadolu'dan Bir Ses Yahut Cenge Giderken" şiiri ile askerlerimizi ve zaferlerini, Türk şiirinde bu konuda bir öncü olarak yüceltmişti.
"Birinci Dünya Savaşı'nın felaketleri sürüp gittikçe Emin Bey'in kalemi de, durmaksızın milletin bu felaketlerini dile getirmeye çalıştı; gönlünden taşan vatan sevgisini, tesellilerini, mazimizi hatırlatarak cesaret telkin eden fikirlerini, istikbal ümitlerini genç nesillerin de kalbine akıtmaya çalıştı."
ENİS BEHİÇ’İ TARİHİ KAYNAKLAR ANLATMADI
Enis Behiç, yazdığı şiirlerle, tarihî tecrübe ve tarihî başarılarımızı samimiyetle eserlerinde yorumlaması ve değerlendirmesiyle Millî Edebiyat Dönemi şairleri arasında ayrı bir değere sahiptir. Enis Behiç, asıl başarısını milletimizin büyük sıkıntılı günlerini yaşadığı buhran ve savaş yıllarında tarihimizin parlak devirlerini samimiyetle canlandıran manzumeleriyle göstermiştir. Bu sebeple, (Harbiye Nezareti'nin daveti üzerine) Çanakkale'ye gönderilen edebî heyete dâhil olmuş ve oradan "Ordunun Duası", "Çanakkale Şehitliği'nde" gibi şiirlerini getirmiştir.
Enis Behiç, "Türk ozanı, Türk yurdu uğrunda can veren Mehmetçik için sanat sazını inletmeye üşenmemeli. Eğer, kendisini ozan yapan millî çevresinin coşkunluğuna karşı yabancı" kalırsa, o zaman bencillikten başka bir şey yapmamış olur." diyerek sanat telakkisini ortaya koymuştur.
Çanakkale'ye dolayısıyla şehitlere, gazilere ve en genel manada Türk milletine vefa borcunu ödeyen Enis Behiç'in Çanakkale'ye gidişi, maalesef, pek çok Türk edebiyatı tarihi kaynağında, bir cümle ile olsun ifade edilmemiştir.
CEPHEDE 32 YAŞINDA BİR ŞAİR
Celal Sahir Erozan da Çanakkale heyetinde yer alan şairlerdendir ve o günlerde 32 yaşındadır. "Ulu Tanrım, ay yıldızlı al bayrağın / Gölgesi, hiç üstümüzden eksilmesin; / Düşmanların göz diktiği bu toprağın / Ana kalbi, bizim için vursun; âmin." Celâl Sahir'in Çanakkale'ye gidişi ve bu gidişin onun duyuş ve düşünüşüne nasıl etki ettiği meselesi, maalesef edebiyat tarihlerinde ve diğer kaynaklarda yer almaz.