Çanakkale'de şehit düşmüş öğretmen ve öğrenciler
Masmavi denizin rengi de kokusu da başkaydı 1915'te. Düşmanın karşısına iman dolu yüreğinden başka hiçbir şeyi olmayan adeta etten duvarlar yükselmişti. Öyle ki Çanakkale, toprağının her bir zerresi kan ile sulanmış tabirinin tam karşılığıydı. 1915 Anadolu'sunda her üç evden bir şehit çıkmıştı. Bu kayıpların çok ciddi bir boyutu da, eğitim hayatımızdaki kayıplardı. Bunlar, Çanakkale Savaşı'nda toprağa verdiğimiz, öğretmenler ve öğrencileriydi. Okullarından öğretmenleriyle büyüyen gencecik fidanlar, şimdi o kanlı topraklarda yeşerecek, bugünlerde dualarda yer alacaklardı.
Giriş Tarihi: 18.03.2019
16:46
Güncelleme Tarihi: 18.03.2019
17:29
Savaş boyunca mektepli – medreseli gençler canlarını hiçe sayacak bir fedakârlıkla cepheye gittiler. Âlimin mürekkebinin şehidin kanından değerli olduğunu bile bile dünya barışı için dünyaya hükmetme davasına düşmüş zihniyetlere karşı savaşa koştular.
ÖĞRENCİLER NE ZAMAN CEPHEYE ÇAĞRILDI?
Çanakkale Savaşı sırasında, padişah Sultan Beşinci Mehmed Reşad, İttihat Terakki yönetiminin telkinleriyle 27 Mayıs 1915'te bir emirle lise talebelerini de cepheye çağırmak zorunda kaldı. Ülke genelinde birçok okul, öğrencileriyle cephedeki mücadeleye katıldılar.
DARÜLFÜNUN-I OSMANİ BİRÇOK CEPHEDE SAVAŞA KATILDI
Osmanlıda ilk tıp fakültesi olan "Darülfünun-ı Osmanî"nin öğrencileri, Birinci Dünya Savaşı boyunca değişik cephelerde ordu hizmetinde bulunmuş ve hatta bazıları cephelerde şehit düşmüştü. Öğretim üyeleri ve öğrencilerin askeri birliklere dağıtılması yüzünden 1915'de fakülte bir süre kapalı kalmış ve okul yaralılar hastanesi olarak kullanılmıştı.
1915'te Darülfünun'da öğrenim gören binlerce tıbbiyeli, okullarını bırakarak Çanakkale'ye koştu. İki tümen hâlinde Gelibolu'ya gelen bu gençler, bir Anzak baskını sonucu şehit oldular. Bu nedenle Darülfünun, sonraki yıl açılışta siyaha boyandı.
“DARU’L-HİLÂFETİ’L-ALİYE MEDRESESİ”
I. Dünya ve Çanakkale Savaşı'nda, İstanbul ve Anadolu'daki medreselerin çoğu kapanmış ve çok sayıda talebe askere alındı. Ekim 1914'te "Daru'l-Hilâfeti'l-Aliye Medresesi" adıyla birleştirilen İstanbul medreselerine, 1914-1915'de 2.880 talebe kaydedilmiş; ancak aynı yıl başlayan Birinci Dünya Savaşı nedeniyle pek çok talebe Çanakkale ve diğer cephelere gönderilmişti. Bu yüzden sonraki öğretim yılında ancak bin 354 talebe okuma imkânı bulabildi.
Aralık 1912'de açılan "Medresetü'l-Vâizîn" 150'den fazla öğrenci kaydetmesine karşın; Birinci Dünya Savaşı dolayısıyla askere alınmaları yüzünden öğrencilerin çoğu okulu bitiremedi. Çünkü gidenlerin ekseriyeti şehit ve gazi oldu.
KÖYLERDE MEVTALARI GÖMECEK HOCA BULUNMAZ
On dokuz civarında taşra medreselerinde ise, 1916 - 1917'de bin 680 talebe eğitim görürken, sene sonunda bu rakam bin 52'ye düşer ve yaklaşık 600 talebe askerlik nedeniyle medreseden ayrılır. Savaşlardaki ağır kayıplar neticesinde durum öyle vahimleşir ki, köylerde mevtaların gasl, tekfin ve defin işlemlerini yapacak hoca bulunamaz olur ve çekilen sıkıntı had safhaya ulaşır. Çanakkale'de yükseköğrenim kurumlarından verilen şehitler sebebiyle Mustafa Kemal "Biz Çanakkale'ye bir Darülfünun gömdük" diyerek olayın topluma ve ülkeye etkisini ifade eder.