Cumhuriyet dönemi mimarisi
Günlük yaşamda kimi zaman çevremizde olup da farkında olmadığımız, kimi zaman ise farkına varıp hayran kaldığımız mimari tasarımlar bize çok şey anlatır. Bir ülkenin tarihi, siyaseti, kültürü bu yapılarda saklıdır. İstanbul'un en görkemli yapılarının mimarı Vedad Tek, Cumhuriyet dönemi mimarisini şekillendiren bambaşka bir şehir silüeti bıraktı. Osmanlı döneminin son mimarlarından Vedad Tek, modern ile kültürel mimariyi harmanladığı eserlere imzasını attı...
Giriş Tarihi: 06.02.2018
13:21
Güncelleme Tarihi: 06.02.2018
14:20
Babasının şiddetle karşı çıkmasına rağmen, mimarlık eğitimi almayı kafasına koyan Vedad Bey, 300 kişinin katıldığı Ecole des Beaux Arts (Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu) sınavını kazanan 9 kişiden biri oldu.
MİMARİMİZE MİLLİ BİR KİMLİK KAZANDIRDI
1898 yılında, Paris'ten yurda döndüğünde, Türk mimarisine yeni bir milli kimlik kazandırmak amacıyla çıktı yola. Vedad Tek, Sanayi Nefise Mektebi'nin ilk Türk hocalarındandı. Okulda, mimarlık tarihi dersleri verdi.
İkinci Abdülhamid döneminde saray tarafından verilen birçok mimarlık görevini yerine getirdi; Sultan Mehmed Reşad döneminde Sermimar-ı Hassa (Saray Başmimarı) olarak görev aldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ise, Harbiye Nezareti Başmimarlığı'na atandı.
Türkiye'nin formel eğitim gören, bugünün meslek anlayışı içinde mimarlık tasarımı ve uygulaması yapan ilk Türk mimarı olarak tanınır.
1942 yılında ölen bu önemli mimarın kabri Edirnekapı Şehitliği'ndedir.
POSTA VE TELGRAF NEZARETİ (BÜYÜK POSTANE)
Vedad Tek'in en önemli eserlerinden biri olan ve 1909 tarihinde tamamlanan yapı Türkiye'nin en büyük postane binasıdır. Sirkeci'de yer alan bina halen PTT Avrupa Yakası başmüdürlüğü binası olarak kullanılıyor.
DEFTER-İ HAKANİ (TAPU VE KADASTRO MÜDÜRLÜĞÜ)
Mimar Vedad, yapılarında Paris'te aldığı klasik normlardaki eğitimin yanında, yerli Osmanlı motiflerini de kullanmıştır. Bunu yaparken de, Oryantalist bir çabaya girmemiş, yapıların her birinde klasik bir ağırbaşlılık yaklaşımını esas kılmıştır. Sultan Ahmet Meydanı'nda yer alan Tapu ve Kadastro Müdürlüğü, Osmanlı Dönemi'ndeki adıyla Defter-i Hakani Binası, bu üslubun en açık örneklerindendir.
Fotoğrafta Defter-i Hakani önündeki insanlar Girit'in Yunanistan'a bağlanmasını protesto ediyor.