Darülislam’da ticaret nasıl yapılırdı?
"Rızkın onda dokuzu ticarettedir" hadisinden de kaynakla İslam dini, ticari hayat için daima manevi bir dayanak teşkil etmişti. İslam beldelerinde ticaretin yaygınlaşmasını sağlayan Müslümanlar, bir müddet sonra ticaret aracılığıyla İslam'ın farklı coğrafyalara yayılmasına ön ayak oldular. Tuzun "beyaz altın" olarak anıldığı dönemden, para birimi olarak kullanılan "deniz kabuklarına" ; başlı başına hareketli bir şehri andıran kervanlardan, ticaretin kilit noktaları olan kervansaraylara… "Darülislam'da ticaret nasıl yapılırdı?" sorusunun cevabını sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 05.12.2018
13:19
Güncelleme Tarihi: 05.12.2018
13:24
TUZ ‘BEYAZ ALTIN’ OLARAK ANILIYORDU
Geniş ticaret ağını oluşturan yollar, her türden tüccarlarla ve mallarla dolu devletin sınırları boyunca uzanıyordu.
Altın ve "beyaz altın", yani tuz, Afrika'nın Büyük Sahra Çölü'nden kuzeye ve doğuya doğru özellikle Fas, İspanya ve Fransa gibi ülkelere gönderiliyor; daha az miktarlarda da olsa, Yunanistan, Türkiye, Mısır ve Suriye taraflarına da gidiyordu.
PARA BİRİMİ OLARAK KULLANILAN DENİZ KABUKLARI
14'üncü yüzyılda para birimi olarak kullanılan deniz salyangozu kabukları, Maldiv Adaları'ndan Batı Afrika'ya taşınıyordu. Çin'den batıya çömlek işleri ve kâğıt para (ki Kahire'de pek tutulmayacaktı ) akıyordu.
Böylece kervanlar yünden balmumuna, altın ve kavundan fildişi ve ipeğe, hatta şeyh ve sultanlardan âlim ve hacılara kadar daha neler taşımaktaydı.
İPEK YOLU MÜSLÜMAN EKONOMİSİNİN CAN DAMARIYDI
İpek Yolu'nu izleyen kara ticareti Müslüman ekonomisinin can damarıydı. Deniz ticareti ağırlıklı olarak Afrika'nın Akdeniz sahilleri boyunca ve Avrupa ile yapılıyordu.
Trafiğin yoğun olduğu merkezlerden olan Güney İspanya'daki Malaga Limanı , birçok ülkeden; özellikle de İtalya'nın Ceneviz gibi ticaret cumhuriyetlerinden gelen tüccarlarca ziyaret ediliyordu. Girişimcilikleriyle tanınan Cenevizlilere bu limanda kendi adlarını taşıyan bir varoş verilmişti.
Cenevizlilere ait bir gemiyle Anadolu'ya yolculuk yapan İbn Battûta şöyle demektedir: "Hristiyanlar bize hürmetle muamele eylediler ve yol geçiş ücreti almadılar."
İPEK VE MÜCEVHERİ MEYVELERLE TAKAS EDİYORLARDI
O dönemde Adriyatik'teki Müslüman tüccarlar dünya ticaret pastasından büyük bir pay alıyorlardı.
Kesintisiz ve her geçen gün artan bir deniz trafiğine ev sahipliği eden Malaga limanından tüccarlar, dünyanın çeşitli ülkelerinden getirdikleri ipek, silah, mücevher ve yaldızlı çömlek gibi malları İspanya'da yetişen leziz meyvelerle takas ediyordu.
NİL’E HAYAT KATAN TİCARET YOLU
İskenderiye, Akdeniz'e dökülen Nil Nehri'nin ağzında bulunan diğer bir önemli limandı.
Baharat Yolu'nun bu şehirden geçmesi ve burayı Hint Okyanusu'ndan gelip Kızıldeniz'den geçerek Nil'e kadar ulaşan malların Avrupa'ya gönderilmesinde bir kapı haline getirmesi sebebiyle burası hareketli ve canlı bir yerdi.
Bu şehirde, batıdaki Müslüman limanı ve doğudaki Hristiyan limanı olmak üzere iki liman bulunuyordu. Bu iki limanı, aralarında bulunan Pharos Adası ve bugün dünyanın harikalarından biri olarak kabul edilen muazzam büyüklükteki deniz feneri ayırıyordu.