Arama

Deliler kimdir? Azaplar hakkında kısa bilgi…

Küçük bir beylikten cihan imparatorluğuna dönüşen Osmanlı'nın büyümesindeki en etkili unsurlardan biri, kurduğu sistemli ordularıydı. Bu ordudaki askerlerin hepsi savaşmayı İslam'a hizmet olarak gördü ve "ölürsek şehid, kalırsak gazi" anlayışıyla olağanüstü başarı örnekleri sergilediler. Halk bu askerlere Deli lakabını verdi ama nedeni akıl sağlığı değildi. Osmanlı ordusundaki Deliler kimdi? Görevleri neydi? İşte Osmanlı'nın korkusuz süvarileri deliler hakkında 10 bilgi…

  • 5
  • 10
VERGİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ YOKTU
VERGİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ YOKTU

Maaşlar ailelerine ödenir ve savaş boyunca asla vergi ödemezlerdi. Başlarına kırmızı börk giyerlerdi. Deniz azapları başında bulunanlara reis denilirdi ve bunlar yükselince kadırga reisi "kaptan" olurlardı. Gemilerde bulunanlara "Azaban-ı donanma", tersanede olanlara "Azaban-ı tersane" denilirdi. Burada bir kışlaları mevcuttu. Şimdi buraya Azapkapı deniliyor. Ok, yay, pala, kakan gibi silahlar kullanırlardı. Ayrıca, hudut kalelerinde yaya azaplarından teşkil olunan bir azap birliği görev yapardı. Kale içinde oturan bu askerlerin bir kısmı ulufeli (maaşlı), bir kısmı tımarlıydı ve her kalede belli bir değişmez sayıda idiler. Azap teşkilatı, Sultan İkinci Mahmud Han döneminde kaldırıldı.

  • 6
  • 10
PERVASIZCA TEHLİKEYE ATILIRLARDI
PERVASIZCA TEHLİKEYE ATILIRLARDI

Halk onlara Deliler lakabını takmıştı ama bu lakap akıl sağlıklarının yerinde olmamasından değil, tam anlamıyla gözü kara olduklarından dolayı verilmişti. Yine eski kaynaklara göz gezdirdiğimizde bu insanlara neden Deliler denildiğini Fransız mühendis ve asker Alain Manesson Mallet'ın 1684 yılında yayınlanan Les Travaux de Mars ou l'Art de la Guerre adlı eserinde görebiliyoruz:

"Bunlar öylesine cesurdurlar ki bir kralın hizmetine girdikten sonra, onları vazgeçirebilecek hiçbir ceza korkusu yoktur. Bu nedenlerden dolayı Türkler onlara deli adını vermişlerdir ve bu ad, dillerinde "gözü pek" anlamına gelir."

Yine bir başka Fransızca kaynakta, 1672'de, Fransız elçisi maiyetinde İstanbul'a gelen Antoine Galland'ın yayınlanan günlüklerinde Deliler'den şöyle bahsedilir:

"Deli sözü Türkçe'de mecnun anlamına gelir, ama bundan bu adamların mecnun ya da akıllarını yitirdikleri anlamı çıkarılmamalıdır. Bu, kendilerini tehlikeye atmak konusunda gösterdikleri azim ve inattan, nefislerini tehlikeye gerçekten deli imişçesine bir pervasızlıkla atışlarından dolayıdır."

  • 7
  • 10
SADAKATLERİ SONSUZDU
SADAKATLERİ SONSUZDU

Genelde Beylerbeyi'nin ya da Bosna ve Semendire sancak beylerinin maiyetinde bulunan deliler aylıklarını hizmet ettikleri bu beylerden alırlardı. Ne sadakatlerinden ne de cesaretlerinden en ufak kuşku duyulmadığı için de bu beylerin özel korumaları olmaları son derece olağandı. Barış dönemlerinde etkileyici ve sıra dışı kıyafetleri ile sadrazamların düzenlediği divan alaylarının en önünde giden Deliler sadrazamlara yol açar, olası suikastlara karşı efendilerini korurlardı. Sefer sırasında ise ordunun en ön safında giden Deliler korku bilmeksizin düşmanın içine dalar, onların hatlarını yarmaya çalışır ve canlı esir ele geçirerek düşman hakkında bilgi edinmeye çalışırdı.

  • 8
  • 10
FİZİK YAPILARI ÇOK ÖNEMLİYDİ
FİZİK YAPILARI ÇOK ÖNEMLİYDİ

Deli Ocağı'na katılmak kolay değildi. Delilere katılmak isteyen bir kişinin öncelikle iki temel koşulu yerine getirmesi gerekiyordu: Gösterişli ve korkutucu bir fizik yapısına sahip olmak, savaşmaktan ve ölmekten korkmadığını, cesaretini kanıtlamak…

Bu koşulları yerine getirip kendini ve cesaretini kanıtlayarak eğitim aşamasını başarıyla tamamlayan Deliler, düzenlenen bir tören ile yemin eder ve ocağa özgü başlıklarını giyerek Deliler Ocağı'na resmen katılmış olurlardı. Bayrak adı altında 60'şar kişilik küçük ocaklara ayrılan Delilerin birkaç ocağı bir delibaşının emrine verilirdi. Delilere katılmak için ırk ya da dinin bir önemi yoktu. Genellikle Türklerden oluşmasına karşın Deliler Ocağı'nda Boşnak, Sırp ve Hırvatlara da rastlamak olasıydı.

  • 9
  • 10
SIRASI GELEN DELİBAŞLIĞA YÜKSELİRDİ
SIRASI GELEN DELİBAŞLIĞA YÜKSELİRDİ

Deliler her biri "bayrak" denilen elli altmış kişilik ocaklara ayrılırlardı. Delilerin başında bulunan kişilere ise "delibaşı" denilirdi. Birkaç bayrak birleştirilerek bir delibaşının emrine verilirdi. Delibaşlarının emrinde gönüllü ağası, bölük ağası, unvanlarını taşıyan daha küçük rütbeli deli zabitleri vardır. Deli askeri olmak isteyen bir genç önce "zobu" adıyla anılan ağalardan birinin yanına verilip yetiştirilir, burada ocağın usul ve kaidelerini öğrenirdi. Kendini ispatladıktan sonra devlete hizmet edeceğine, hiçbir kavgadan geri dönmeyeceğine dair söz verirdi. Daha sonra törenle başına deli kalpağı giydirilir ve "ağa çırağı" olarak deftere kaydedilirdi.

Sırası gelen genç ağalığa geçer, hatta delibaşılığa bile yükselebilirdi. Verdiği sözü tutmayan ocak kurallarına uygun hareket etmeyen deli, başından kalpağı alınıp keçe külahı giydirilerek teşhir edildikten sonra ocaktan kovulurdu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN