Dârülislam’da alışveriş nasıl yapılıyordu?
Geçmişte, paranın olmadığı dönemde, satın alınan malların bedeli deve, sığır ya da koyun gibi canlı hayvanlarla ödenirdi. Müslüman gezgin İbn Battûta'nın yaşadığı 14'üncü yüzyılda, Maldivlerde para yerine geçen deniz kabuğu, Batı Afrika'daki Mali gibi bölgelere kadar ulaşmıştı. Gün gelecek, metal para ve banknotlar, hatta somut olarak görmediğimiz sanal paralar dahi İbn Battûta'nın bahsettiği deniz kabuklarının yerini alacaktı…
Giriş Tarihi: 13.10.2018
18:06
Güncelleme Tarihi: 13.10.2018
18:17
İSLAM DÜNYASI HANGİ PARA BİRİMLERİNİ KULLANIYORDU?
Farklı hükümdar ve sultanların yönetimi altındayken dahi dalları dünyaya uzanan "Dârülislam" yani İslam dünyası, altın ve gümüş sikkeleri uluslararası para birimi olarak kullandı.
Bugün dünya seyahatine çıkacak olsanız yanınıza seyahat çeki almanız ya da ceplerinizi yabancı paralarla doldurmanız veya kartınızı yurtdışı kullanımına açmanız gerekecek.
Oysa 14'üncü yüzyılda, İslam dünyasında seyahat edenler, dünyanın en büyük başkentlerinden en küçük köylere kadar her pazarda ve hatta kuytuda dinar ya da dirhem ile alışveriş yapabiliyordu.
İBN BATTÛTA’NIN PARA KARŞISINDAKİ ŞAŞKINLIĞI
İslam dünyasının dışına çıkıldığında, alışverişin hikâyesi bambaşka bir renk alıyordu.
8 asır önce dünyanın birçok yerini gezen İbn Battûta, Çin'de para konusunda yaşadığı şaşırtıcı deneyimi şöyle nakleder:
"…Çinliler, alışverişlerinde avuç içi büyüklüğünde, üzerinde sultanın mührü bulunan kâğıt parçaları kullanırlar… Bir kimse elinde gümüş dirhem ya da dinarla pazara gidecek olursa, parası kabul edilmez ve kendisi ciddiye alınmaz…"
TAM ÖLÇÜN VE DOĞRU TERAZİ İLE TARTIN
7'inci ve 8'inci yüzyılda, para yapımında genellikle altın ve gümüş kullanılıyordu ve Müslümanlar para yapımında Kur'an-ı Kerim'in emirlerini esas alıyordu. İsra Suresinin 35'inci ayeti, bu duruma en güzel rehberdi:
"Ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve doğru terazi ile tartın."
Dolayısıyla sikkelerin ayar ve ağırlığından halife sorumluydu ve bu konudaki standart, şeriat tarafından yedi miskal altın ila on dirhem gümüş olarak belirlenmişti. Bu değerlere uymayan veya yabancı ya da eski olan paralar darphanede altın ve gümüş külçelerle birlikte eritilerek saflaştırılır ve yeni para olarak basılırdı.
Darphaneye getirilen külçeler, eritilmeden önce kaç ayar olduğunun anlaşılması için muayene edilir ve yerleşik alaşım standartlarına uygun olarak üretilirdi.
KENDİ PARASINI BASTIRAN İLK HALİFE
Hem dinar hem de dirhem farklı Müslüman hükümdarlar tarafından kullanılmıştı.
Kendi parasını bastıran ilk halife, 685 ve 705 yılları arasında yönetimde olan Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan oldu.
Bu dinarlar, üzerinde Arapça yazı olan ilk altın sikkelerdi, zira bunun öncesinde para olarak gümüş Sasani sikkeleriyle altın ve bakır Bizans sikkeleri kullanılıyordu.
PARANIN ARKA YÜZÜNDE KELİME-İ ŞAHADET YAZIYORDU
691 ya da 692 yılında kendi parasını bastırmak suretiyle, Halife Abdülmelik artık kendi yönetimini Bizans'tan ayırabilecek ve tüm Müslümanları tek bir para birimi altında birleştirebilecekti.
Bu sikke hazırlanırken Bizans parası olan solidus örnek alınmıştı. Neredeyse aynı büyüklük ve ağırlıkta olan bu paranın ön yüzünde, Herakles, Heraklios Konstantinos ve Heraklonas figürlerini taşıyan Bizans sikkesiyle aynı şekilde, ayakta duran üç adam figürü bulunuyordu.
Önemli farklardan bir tanesi ise paranın arka yüzünde "Allah'ın adıyla, Allah'tan başka ilah yoktur: O birdir; Muhammed onun resulüdür" şeklinde Arapça şahadet cümlesi yazmasıydı.