Arama

Dünyanın bilinen en eski kadın teşkilatı: Bacıyan-ı Rum

13'üncü yüzyıl Anadolu'sunda göçmen Türkmen hanımların oluşturduğu bir grup olarak bilinen Bacıyan-ı Rum'u ilk olarak 15'inci yüzyıl Osmanlı tarihçisi Âşıkpaşazâde duyurmuş; fakat tarihi kaynaklarda doğrudan böyle bir teşkilattan söz edilmediği için Bacıyan-ı Rum'un önemi tam olarak kayıtlara geçmemiştir.

  • 4
  • 9
HACIYAN-I RÛM MU, BACIYAN-I RUM MU?
HACIYAN-I RÛM MU, BACIYAN-I RUM MU?

Âşıkpaşazâde"nin haber verdiği bu zümre üzerinde ilk defa Alman müsteşrik Franz Taeschner duruyor. Taeschner, o günün toplumunda kadınların bir teşkilât kurmuş olabileceğini o kadar imkansız görmüştür ki, bunun bir istinsah hatası veya yanlış anlama sonucu ortaya atılmış olduğunu kabul eder. Ona göre Hacıyân-ı Rûm (Anadolu Hacıları) veya Bahşiyân-ı Rûm (Anadolu sihirbazları veya ruhbanları) tabirleri bir yanlışlık sonucu Bacıyân-ı Rûm olarak yazılmıştı. Ancak bunun böyle olmadığı sonraki araştırmalarla anlaşılmıştır.

İlk defa F. Köprülü, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda içtimai teşekküllerin rolünü incelerken, Âşıkpaşazâde'nin "Bâcıyân-ı Rûm" diye adlandırdığı zümre hakkında verdiği bilgileri Bektaşi rivayetleri ve başka kaynaklarla da teyit ederek hakikaten Ortaçağ Anadolu'sunda kadınlar tarafından kurulmuş bir sosyal zümrenin varlığına dikkatleri çekti. Ancak F. Köprülü, bu teşkilâtın mahiyeti ve çalışmaları hakkında bir bilgi vermedi. F. Köprülü'den 60 sene sonra Mikail Bayram, Anadolu Bacıları Teşkilâtı hakkında ilk çalışmayı yaparak, bu kuruluşun çalışmaları ve sosyal fonksiyonları hakkında çeşitli bilgiler verdi.

  • 5
  • 9
OLUŞUMUN ANADOLU TASAVVUF HAREKETİ İÇİNDEKİ YERİ
OLUŞUMUN ANADOLU TASAVVUF HAREKETİ İÇİNDEKİ YERİ

12'inci yüzyılda Anadolu'ya göç yoluyla gelen tasavvuf büyükleri arasında; Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî, Evhadüddîn-i Kirmânî, Hacı Bektâş-ı Velî, Necmeddîn-i Dâye ( ö.654 / 1256 ), İbnü›l-Arabî ( ö.638 / 1240 ), Ahî Evran gibi isimleri sayabiliriz. Dolayısıyla 13'üncü yüzyıl Anadolu'su için dînî ve tasavvufî hayatın canlı şekilde yaşandığı bir dönemdir dememiz yanlış olmaz. Adı geçen tasavvuf büyükleri arasında Hacı Bektâş-ı Velî konumuz için ayrı bir önem taşır. Çünkü Âşıkpaşazâde Anadolu'daki muhacirleri; gâziler, abdallar, ahîler ve bacılar şeklinde dört sınıfa ayırır, Hacı Bektâş-ı Velî'nin bunlar içinde Bâciyân-ı Rûm'u tercih ettiğini ve önderleri Hatun Ana'ya manevî mirasını bıraktığını ifade eder.

Hatun Ana hakkında en detaylı bilgiye Hacı Bektâş'ın Menâkıbnâme'si olan Vilâyetnâme'de rastlarız. Hacı Bektâş'tan iki yüz küsür yıl sonra derlenmiş bu menkıbeler, içerdiği abartılı ifadelerin yanında, doğruluğunu diğer kaynaklarla tahlil edebileceğimiz bazı bilgiler de verir. Vilâyetnâme'de Hatun Ana'nın diğer isimleri Kadıncık Ana, Kutlu Melek, Fatıma Hatun, Fatma Nuriye olarak geçer.

Vilâyetnâme'de geçen Fatma Bacı hakkındaki övücü ifadelerle, Âşıkpaşazâde'nin "Hacı Bektâş nesi varsa Hatun Ana'ya emanet etti" şeklindeki beyanlarını bir araya getirirsek, Hacı Bektâş'ın manevi otoritesini, ermiş bir hatuna emanet edip, bu dünyadan göçtüğünü söyleyebiliriz.

  • 6
  • 9
ESKİ TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADINLARIN SİYASÎ MEVKİLERİ
ESKİ TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADINLARIN SİYASÎ MEVKİLERİ

Eski Türk kültüründe kadınların içtimaî ve siyasî mevkileri açısından önemli bir konumda oldukları bilinir. Nizâmülmülk, bu konuda şunları söyler:

"Türkistan Hakanları devlet işlerinde hatunlarla müşavere eder ve onların fikirlerini üstün tutarlardı. Türkmen Padişahları (yani Selçuklular) da onlar gibi hatunlara büyük bir mevki verirler."

İbn Battuta'nın verdiği bilgiler ve Ömer Lütfi Barkan'ın araştırmaları, Danişmendnâme, Dede Korkut ve Menakıbnâme gibi eserler, Anadolu'da kadınların çok önemli siyasî, askerî ve sosyal faaliyetlerde bulunduğuna dair öneklerle doludur.

  • 7
  • 9
BACIYAN-I RUM'UN HİZMETLERİ
BACIYAN-I RUM’UN HİZMETLERİ

Bâciyân-ı Rûm'un görmüş oldukları hizmetleri anlamamızda Ömer Lütfi Barkan'ın 1942 yılında Vakıflar Dergisi'nde yayınladığı "İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler" isimli makalesi meseleye ışık tutar. Vakıf defterlerinin kayıtlarının yer aldığı makalede, [63,74,32,81] numaralı kayıtlarda Kız Bacı, Ahi Ana, Sakari Hatun, Hacı Fatma zaviyelerinin kurucuları kadınlardır. Yine bazı zaviyelerin şeyhleri de kadınlardandır. Bu hususta bir misal olarak [43 mükerrer] numaralı kaydı zikredebiliriz:

"Kütahya evkafı içinde Od Yakan Baba nâmındaki dervişin bir köyde bina ettiği tekke, civardan gelen adaklar ve kurbanlarla az zamanda inkişaf bulup dinî mühim bir merkez haline girmiştir ve bu inkişafta bu zaviyeyi idare etmiş olan Hacı Bacı nâm sâliha ve mütedeyyine ehl-i velayet hâtunun ve kendisinden sonra yerine geçen Hundi Hacı nâmhâtûnun ve ondan sonra zikrolan ocağı ihya etmiş olan Sume Bacı nâm bir aziz ve satiha ve bakire hâtûnun büyük hizmetleri olmuştur. Ve hattâ bu sonuncu Bacı, kendi zamanında tekkeye maylettiği çiftliklerle, bağ, bahçe, değirmen ve sairenin, kendi ölümünden sonra akrabasından kimsenin müdahale etmemesi için, kendi parasiyle temin edilmeyip hayrât-ı müslimînden toplanan para ile satın alınmış olduğunu herkesin önünde ikrar ve zabta geçirmiştir."

Zaviye kuran ve idare eden bu kadınların faaliyetlerini Bâciyân-ı Rûm'un Anadolu'nun İslâmlaşmasında ve Türkleşmesinde ortaya koydukları hizmetler çerçevesinde değerlendirebiliriz. Nitekim Barkan, Âşıkpaşazâde'nin kayıtlarda ismi geçen zaviye şeyhleriyle Bâciyân-ı Rûm'u kastettiği görüşündedir. Vakıf kayıtlarından da anlaşıldığı üzere Anadolu bacılarının tasavvuf yaşantılarının temelinde Horasan menşeli fütüvvet ve melâmet anlayışlarının etkisi gö-rülmektedir. Bacıların fütüvvet anlayışları îsar merkezlidir; fakir ve kimsesizlere yardım etme, kendini hizmete adama, iyiliği yayma, insanları sevip onlara karşı hoş görülü olma şeklinde tezahür etmiştir. Bacı teşkilatı içinde "Fatma" isminin öne çıkması dahi fütüvvet anlayışının bu teşkilata etkisini az da olsa gösteren bir unsurdur.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN