Düşünce dünyamızda derin izler bırakan ilim adamı Kemal Karpat
İlim ve fikir dünyamızın önemli şahsiyetlerinden biri olan Kemal Karpat, 20 Şubat 2019'da hayata veda etti. Onun Romanya'da başlayarak Türkiye ve ABD'de devam eden yolculuğu, sıra dışı öykülerle doluydu. Beş yüz yıl Osmanlı toprağı olan Dobruca'da çocukluğunu geçiren daha sonra da anayurduna gelen Kemal Karpat, Türkiye tarihinin ilk yarısına da tanıklık etmişti. Kemal Karpat'ı ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.
Giriş Tarihi: 21.02.2019
13:04
Güncelleme Tarihi: 20.02.2022
09:16
DÜŞÜNCE DÜNYASINDA DERİN İZLER BIRAKTI
📌 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra Washington ve Rewington üniversitelerinde siyasal ve sosyal bilimler üzerine yüksek lisans ve doktora yaptı. Aynı zamanda da Rewington Üniversitesi'nde Osmanlı Tarih Bilimi'ni kurdu. Romanya'da tarih alanında ihtisas yaptı. Bu uzmanlıktan sonra Amerika, Rus, Ortadoğu ve Osmanlı tarihi konularında çeşitli kurslara katıldı. Yirmi ülkede yayınlanmış 130 makale ve 16 yayınlanmış kitabı bulunur.
Kemal Karpat kendini şöyle tanımlar:
"Her fikre açık, her fikre hürmet eden, teknolojiyi kabul eden, demokrasiyi savunan insanlar arasında kardeşliği isteyen, hoşgörüyü savunan bir kimseyim. Ama diğer taraftan benim bir kökenim var, bir tarihim var, bir inancım var. Onları da muhafaza etmek isterim. Temelleri muhafaza ederek, onun üzerine yeni binalar yapmak mümkündür. Temellerimi muhafaza ederek durmadan bunun üzerine inşa etmektir ."
Bilime yön veren Müslüman alimler ve icatları
TBMM ONUR ÖDÜLÜ'NÜN SAHİBİ
Kemal Karpat, akademik çalışmalarına 1950 yıllarında New York ve Washington üniversitelerinde başladı. Daha sonra Birleşmiş Milletler Toplumsal Araştırmalar Bölümü, Harvard Üniversitesi, ODTÜ, Bilkent gibi pek çok üniversitede öğretim üyeliği ve yöneticilik yaptı.
Karpat, Türkiye tarihinin ilk yarısına da tanıklık etmiş, Türkiye'nin geçirdiği gelişim süreçlerini tarihçi duyarlığıyla hem içerden hem de dışardan izlemişti. Tarihçi kimliğinin yanı sıra siyasal ve sosyal bilimler alanında yaptığı çalışmalarla da dünyada ses getirmiş önemli bir akademisyendi. Düşünce dünyasında derin izler bırakan Karpat, eserleriyle bilimsel bir otorite kabul edilir.
KENDİ DİLİNDEN KEMAL KARPAT
"Hiçbir zaman ödül için çalışmadım hatta ödül olmayı bile düşünmedim çünkü benim amacım yeni yollardan giderek milletimi insanımı keşfetmek onun bilinmeyen taraflarını keşfetmek ve anlatmaktı. Benim insana olan derin sevgiden başladım. Ve benim tanıdığım en belirli insanı Türk insanıydı. Yani bendim. Daha küçük yaşta kendimi anlamaya, milletimi anlatmaya vakfettim. Bu, tarihin geride bıraktığı acı mirasın, benim kalbime işlemesinin neticesiydi.
Ben bu geçmişin viranelerin görerek büyüdüm. Büyük bir geçmiş ancak kalıntı şeklinde bana gösterildi. Daha küçük yaşta bunu sırrını anlamak istedim. Benim mensup olduğum Müslüman Türklerin çok iyi insan oldukların görüyor fakat bunların her bakımdan kötü tanıtıldığına şahit oluyor ve bu görüşü anlamıyordum. Melek gibi insanlar nasıl canavar olarak tasvir edilebilirdi? Müslüman Türkler için kötü sözler söylenmesine dayanamadım, bunu değiştirmek için tarihimizi çalışmaya yemin ettim ve yeminimi sonuna kadar tuttum."
KEMAL KARPAT'A GÖRE ABDÜLHAMİD DÖNEMİNİN ASIL GERÇEKLERİ
📌 Kemal Karpat, İslam'ın Siyasallaşması kitabında ise Abdülhamid dönemini tüm detaylarıyla anlatır. II. Abdülhamid'in çok zor bir dönemde iktidara geldiği söyleyen Karpat, Abdülhamid ile ilgili gerçekleri şöyle kaleme alır:
"Abdülhamid iktidara geldiği zamanlarda dış şartlar daha vahim. Çünkü 1877-78 Savaşı'nda Balkanlar elden çıkmıştır. Osmanlı ordusu perişan halde ve Osmanlı Devleti ağır bir para tazminatını Rusya'ya ödemek zorunda. Hadiseler "Savaşı, Balkanları kaybetti" diye Abdülhamid'e yükleniyor.
Oysa gerçek şudur: Abdülhamid 1876'nın sonbaharında sultan oldu, Aralık ayında İstanbul Konferansı toplandı. Batı devletleri ve Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'nu adeta bölüşmek gibi bir teşebbüste bulundular. O zamanki yöneticiler 76 Anayasası'nı ilan edip "Yeni bir düzen kuruyoruz, eşitlik getiriyoruz, vs." diyerek Batılıları Osmanlı Devleti'ni paylaşmaktan vazgeçireceklerini sanıyorlardı. Hiç öyle olmadı. Bu savaşın çıkmasında Abdülhamid'in rolü yoktu. Ama savaş oldu, Sırbistan, Romanya, Karadağ müstakil devlet olarak tanındı. Bulgaristan otonomi kazandı. Oysa kabahat aramak yersiz, çünkü arada bürokrasi, aydınlar, yeni uyanmakta olan milliyetçilik var. Mühim olan şu, Abdülhamid gerçek manada iktidarı ele aldığı zaman, Osmanlı Devleti çökmek üzereydi."
"MODERN TÜRKİYE'NİN TEMELLERİ ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE ATILDI"
"Modern Türkiye'nin ortaya çıkması için gereken temeller, Abdülhamid zamanında atıldı. Okulundan ordusuna kadar... Unutmayınız ki Osmanlı Devleti Fatih zamanından beri müesseselere dayanan bir devlettir, bir aşiret devleti değildir. Abdülhamid, dünyayı anlıyordu, tanıyordu ve devleti ayakta tutabilmek için, toplumu güçlendirmek için elinden geleni yaptı ve geniş çapta başarılı oldu. Fakat bunları yine müesseseler yani kurumlar yoluyla yaptı, bunların büyük bir kısmı Cumhuriyet'e geçti, Cumhuriyet bunları güçlendirdi ve Türkiye'nin bugünkü hale gelmesini sağladı. Neticede Abdülhamid önemli bir hükümdardır, miras bırakan bir sultandır."