Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Tarih
  • Endülüslü Müslümanların kasideden yankılanan yardım çağrısı

Endülüslü Müslümanların kasideden yankılanan yardım çağrısı

Endülüs, tarihin seyrini değiştiren bir devletti. Avrupa'nın ortasına İslam'ın mührünü vurdu, yüksek ve parlak ilim merkezi haline geldi. Ancak 1492'de devletin yıkılmasından sonra Hristiyan İspanyollar tarafından baskı ve zulme uğradılar. Engizisyon mahkemelerinde yargılanıp zorla dinleri değiştirildi. Gördükleri etnik temizlikten kurtulmak için elçiler vasıtasıyla çeşitli devletlerden yardım istediler. Bunlardan biri de dönemin en güçlü devleti Osmanlı'ydı. Endülüslüler, II. Beyazid'e toplamda iki kaside yazdı ve yaşadıkları zor durumu dile getirerek yardım istediler.

◾ Endülüslüler gördükleri baskı ve zulümden kurtulmak için elçiler vasıtasıyla çeşitli devletlerden yardım istedi. Bunlardan biri de dönemin en güçlü devleti Osmanlı'ydı.

◾ Endülüslüler, II. Beyazid'e toplamda iki kaside yazdı ve yaşadıkları zor durumu dile getirerek yardım istediler.

◾ Yazılan ilk kaside henüz son Endülüs devleti Beni Ahmer Devleti'nin yıkılmasından önceydi. Hristiyanlar tarafından kuşatılmalarından dolayı yardım istemişlerdi.

Yıldırım Bayezid düşmanın ortasındaki askerlerini nasıl ziyaret etti?

◾ Yazılan ilk kasidede, bir medeniyetin nasıl yok olmak üzere olduğunu şöyle anlatıldı 👇

  • 6
  • 15
FERYATNAME
FERYATNAME

Endülüs'e öyle bir felaket çöktü ki, yok bir eşi
Dehşetinden Medine'de Uhud, Necid'deki Şehlan dağları yerinden oynadı
Bir deprem ki, yer yarıldı arz boyu

Ah! Yarımadada İslam'a göz değdi, yağdı bela yağmur gibi
Şimdi o canım Endülüs şehrinde, İslam'ın ne namı var ne nişanı;
Sanki hiç olmamıştı, sanki baştan beri yoktu.

İslam'dan boşalıp inkâr karanlığıyla dolan
Endülüs için, ulu İslam, karalar bağladı, gece gündüz yas tuttu.

Cami kilisedir artık, hilal yerine haç asılı
nur yüzlü ezan yerine, bitmeyen bir çan sesi, bir baykuş uğultusu…
Mihrap ki taştandır, minber ki ağaçtan,
Canlı cansız ne varsa bu hale inledi durdu

Yürekli, utanan, alçalmaktan korkan, kardeş için can veren kimse kalmadı mı yeryüzünde?
Hakkın yardımcısı, Hak peşinden giden, kendini Hakk'a adamış tek kişi bile yok mu?
Dünyanın efendisiydi bu millet, şimdi dünyanın kölesi,
Neler çekiyorlar? Yüzleri bile tanınmaz hale geldi.
Ya Rabbi ne kaderdir bu!

◾ Endülüslü Müslümanların Osmanlı'dan yardım istediği dönem, devletin henüz Batı Akdeniz ve İspanya üzerine açılacak kadar donanma gücü gelişmemişti. Aynı zamanda Memlüklüler ile mücadele sürüyordu. Taht mücadelesi sonucunda Rodos şövalyelerine sığınan ve uzun yıllar dış meselemiz haline gelen Cem Sultan da padişahın başını ağrıtan meselelerdendi.

Cem Sultan olayı Osmanlı'yı nasıl etkiledi?

◾ Memlukler, Hafsiler, Sa'diler gibi diğer İslam devletleri de yardımlarını ulaştıramadı. Endülüs'ün son kalesi Gırnata, 1492'de Kastilya Krallığı tarafından istila edildi. Böylelikle Beni Ahmer Devleti yıkıldı.

Müslüman halkın Hristiyanlaştırılmasına çalışmasına karşı 1499 ve 1500 senelerinde Endülüslüler isyan etti. Ancak çok sert ve kanlı bir şekilde bastırıldı. İşte bu yıllarda II. Beyazid'e bir kaside daha yazıldı.

1501-1502 yıllarında bir kez daha elçiler sultanın huzuruna çıktı. Yanlarında yaşadıkları vahameti anlatan bir ağıt, feryadname vardı.

Gördükleri zulüm ve baskıları tüm gerçekliğiyle anlatan kaside tarihi bir vesika değerindeydi.

◾ Endülüslü Müslümanların kasidesinden yardım çağrısı yankılanıyordu 👇

  • 8
  • 15
İSTİĞÂSE KASİDESİ
İSTİĞÂSE KASİDESİ

"Kutsal, sonsuz ve sürekli yinelenen selamımı, halifelerin en iyisinin yüce şahsına yöneltirim.
Selam, kâfirlere aşağılık elbisesini giydiren şerefli, yüce kişiye olsun.
Selam, Allah'ın nüfuzunu genişlettiği ve her bölgede zaferle güçlendirdiği kimseye olsun.
Topraklarının merkezi İstanbul olan Mevla'ya selam. O ne güzel şehirdir!
Allah'ın, saltanatını ordular ve tebasından olan Türklerle donattığı kişiye selam.
Selam, Allah'ın bütün milletler üzerindeki hükümranlığını artırdığı ve mertebesini şereflendirdiği sizlere olsun.
Kadıya ve soylu yüce bilginlerden ona benzeyenlere selam olsun.
Dine saygılı olanlara, takva sahiplerine ve sağlam görüşlü danışmanlara da selam olsun.
Endülüs'ün batısında gurbette geride kalan kölelerden size selam.
Rumlardan oluşan taşkın ve engin bir denizle dipsiz ve karanlık bir deniz onları çevrelemiştir.
Büyük bir felakete uğramış esirlerden size selam. Ne büyük bir felakettir o!
Şerefli bir yaşamdan sonra kır saçları yolunarak koparılan yaşlılardan size selam.
Daha önce kapalıyken kafirler önünde açılan yüzlerden size selam.
Papazın zorla yatağa götürdüğü şerefli genç kızlardan selam size.
Kendilerine zorla domuz ve haram, kokuşmuş etler yedirilen yaşlılardan size selam.
Hepimiz, bastığınız toprakları öper, her an iyiliğiniz için dua ederiz.
Allah gücünüzü ve hayatınızı devam ettirsin ve sizi her türlü kötülük ve sıkıntıdan korusun.
Düşmanlarınıza karşı başarınızı, zaferinizi artırsın. Allah sizi, kendisinin razı olduğu, sevdiği bir yere oturtsun.
Ey efendimiz, başımıza gelen büyük felaket, bela ve zarardan dolayı size şikayette bulunmuştuk.
İhanete uğradık, Hristiyanlaştırıldık, dinimiz değiştirildi. Eziyete uğradık, her türlü kötülükle bize muamele edildi.

Nebi Muhammed'in dinini muhafaza ederek Hristiyan uşaklarıyla içtenlikle savaşıyorduk.
Cihat yaparken büyük güçlüklerle karşılaştık; ölüm, esaret, sonra açlık ve kıtlık.
Gayrimüslimler her taraftan büyük akınlar halinde, grup grup üzerimize saldırdılar.
Atları ve silahlarıyla büyük topluluklar halinde, azimle ve kararlılıkla çekirgeler gibi bizi ezdiler.
Buna rağmen uzun bir süre onların tümüne karşı koyduk. Onlardan pek çok kimse öldürdük.
Onların atları her saat çoğalırken, bizim atlarımız azalıyordu.
Zayıf düştüğümüzde topraklarımıza yerleştiler. Birbiri ardınca şehirlerimizi ele geçirdiler.
Şehirlerin aşılmaz surlarını tahrip eden pek çok büyük toplarla geldiler.
Kuşatma sırasında günlerce ve aylarca büyük bir azim ve kararlılıkla güçlü olarak saldırdılar.
Süvarilerimiz ve piyadelerimiz yok olduğunda kardeşlerimizden bizi kurtarmaya geleni görmedik.
Yiyeceklerimiz azalıp durumumuz kötüleşince bize alçakça yapacakları şeylerden korkup istemeyerek boyun eğdik.
Erkek ve kız çocuklarımız esir edilirler ya da kötü bir şekilde öldürülürler korkusuyla (boyun eğdik).
Eskiden bu topraklardaki Müslümanlar gibi yaşamak üzere (boyun eğdik).
Namazlarımızda ve ezanlarımızda serbest bırakılmak ve şeriatın diğer emirlerinden hiçbirini terk etmemek üzere (boyun eğdik).
Bizden denizi (geçip) karşı kıyıya (Afrika'ya) gitmek isteyenlerin, diledikleri mallarını da alıp emniyet içinde gidebilmeleri için.
Bunlardan başka daha pek çok şart vardı. Sayıları elli beşi geçiyordu.
Onların kralları ve önde gelenleri bize şöyle demişti: "Şart koyduğunuz şeylere tam olarak, hatta
fazlasıyla uyulacaktır."

Bize antlaşma ve ahdi içeren belgeler göstermiş ve "İşte bu benim size güvencem ve taahhüdümdür" demişti.
"Daha önceleri, bir baskı olmaksızın yaşadığınız gibi mallarınızı ve evlerinizi koruyunuz." demişti.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN