Eski İstanbul'da gündelik hayat
Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış İstanbul'un eski yaşayış biçimi, Anadolu Türk uygarlıklarının izleriyle doludur. Gelenek ve görenekler zaman içinde değişime uğrasa da alışkanlıklar dönüşüm geçirse de kadim kentin eski hayat anlayışı unutulmamaktadır. Gelin eski İstanbul yaşayışına, dönemin mahalle, komşuluk kültürüne birlikte bakalım….
Giriş Tarihi: 17.10.2022
11:21
Güncelleme Tarihi: 17.10.2022
13:48
🔶 Varlıklı ailelerde, ev işlerinin bir bölümü hizmetlilerce görülürdü. Bu hizmetliler arasında kahya ya da vekilharç, ayvaz, lalalar, dadılar ve aşçı vardı. Erkek hizmetli olan ayvaz, kahyası olmayan konaklarda bu görevi üstlenirdi.
↪ Büyük konakların görevlilerinin hepsi özgür, ücretli kişilerden oluşmazdı. Bu kişilerin arasında köle olanlar da vardı. Kölelik kalktığı zaman yerini evlatlık, ahretlik gibi adlarla anılan, küçük yaşta yoksul Anadolu ailelerinden büyütülmek, evleneceği zaman çeyizi yapılmak vaadiyle alınan kız çocukları aldı.
KOMŞULUK
🔶Eski İstanbul yaşayışının en önemli kavramlarından biri komşuluktur . O dönemin komşuluk kavramını Münevver Alp şöyle anlatır:
↪ "O zamanlar İstanbul'da iki türlü komşuluk vardı: Biri bir mahalleyi, semti dolduran her tabakadan, sınıftan, fakir, zengin, orta halli, esnaf, katip, zabit bütün sakinler birbirlerinin komşusu idiler. Kadınlar kadınları, erkekler erkekleri, hepsi birbirini tanır, görüşür, selamlaşır, evlerine gider gelirlerdi. Bir evin erkeği hasta olsa erkek komşular geçmiş olsuna giderdi. Kadınlar hastalanırsa, kadınlar ziyarete gider yemek pişirirlerdi… Bu tarz komşuluk arasında akranlık, sınıf farkı hiç gözetilmezdi… Bu komşuluk bütün mahallenin hatta bütün semtin umumi komşuluğu idi"
Münevver Alp kimdir?
Türk folklor araştırmaları yapan yazar Münevver Alp'in "İstanbul'da eski Hıdırellezler" ve "İstanbul'da eskiler" başıklı yazıları bulunmaktadır.
MİSAFİRLİK
🔶Eski İstanbul'da misafir, "mistik bir dokunulmazlık" taşırdı . Aileler maddi durumları ne olursa olsun, yemeğe ya da yatıya gelen kişileri ağırlamakta hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar, "misafir dokuz kısmetle gelir, birini yer sekizini bırakır" sözünü dilden düşürmezlerdi.
↪ Komşular arasında sabah kahveleri, oturmaya gelişler günlük yaşamın bir parçası sayılırdı. Uzak semtlerden, habersiz gelen kişiler, misafir gelinen evin hanımı evde yoksa komşular tarafından eve alınır, dinlendirilir, ufak tefek ikramlarla ağırlanırdı.
🔶Misafir, giyimiyle o evde yatılı kalıp kalmayacağını ev sahibine anlatırdı.
↪ Musahipzade Celal bu özelliği şöyle anlatır: "Eski zamanlarda hanımlar, bir misafirliğe gittikleri zaman ferace ve yaşmaklarını çıkarırlar, eğer gece yatısına gittiyseler içliğini de çıkarırlardı. Yok gece kalmayacaksa içliklerini çıkarmazlar ve sahibi de misafirinin gece kalmayacağını anlamış olurdu."
Musahipzade Celal
Musahipzade Celal, 1868 yılında İstanbul'da doğdu. Tiyatroya bu türün yeniden önemsenmeye başlandığı II. Meşrutiyet yıllarında başlayan sanatçı, Cumhuriyetin ilanından sonra eserler vermeye devam etmiştir. Eserlerinde konularını genellikle Osmanlı döneminden ve günlük yaşamdan almıştır.
🔶Misafirlikte en önemli öğe, olayın karşılıklı sürmesiydi . Ahbaplar arasında ziyaretlerde sıra gözetilir, karşılık görmeyen ziyaretler dargınlıklara değilse bile kırgınlıklara yol açardı.
↪ Ev sahibibin misafirini ağırlarken çok konuşmaması, baş köşeye oturmaması, saate bakmaması, hastalık veya yorgunluktan konu açmaması da görgü kuralları arasında sıralanırdı.