Fatih Camii ve Külliyesi hakkında 10 bilgi
Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul'un özenle seçilmiş tepelerinden birine inşa ettirilen Fatih Camii, Osmanlı "külliye" kültürünün önemli bir sembolüdür. Çünkü Osmanlılar, bu tür büyük camileri yalnız ibadethane olarak değil; sosyal yaşam içinde yer alan dönemin okulları medreseler, fakirler için yemek dağıtılan imarethaneler, kütüphaneler ve hamamlarla birlikte inşa etmişlerdir. Sizler için, Sultan Mehmed Han'ın "Memleket camileri içinde bu mabed, vücuda nisbetle bir baş gibidir." dediği Fatih Camii ve Külliyesi hakkında 10 bilgiyi derledik.
Giriş Tarihi: 30.03.2020
16:11
Güncelleme Tarihi: 24.07.2021
14:09
Fatih Sultan Mehmed türbesi
Fâtih Sultan Mehmed 1481'de Gebze yakınındaki Sultançayırı'nda vefat edince cenazesi İstanbul'a getirildi ve Fâtih Camii'nin kıble duvarı önünde uzanan hazîre alanındaki türbeye gömüldü. Fâtih'in vefatından önce veya sonra mı yaptırıldığı kesin olarak bilinmeyen bu türbe, 1766 depreminde çevresindeki yapılarla birlikte harap olmuşsa da kısa zamanda onarılmıştır.
1782'deki Cibali yangınında halkın yangından kurtardığı eşyalarını cami avlusuna yığması yüzünden buraya sıçrayan ateş türbeyi de sarmış, türbenin içi bütün eşyası ve sandukası ile birlikte yanmıştır. I. Abdülhamid tarafından türbe tamir ettirilmiş, yenilenen kapı söveleri üstüne 1199 (1784-85) tarihli bir kitâbe yerleştirilmiş, yeni sanduka ise bir Kâbe örtüsüyle örtülmüştür. Sultan Abdülaziz de 1282'de (1865-66) türbeyi tamir ettirerek iç süslemesini yeniletmiştir. Son onarımlar Mehmed Reşad zamanında (1909-1918) ve 1952-1953 yıllarında yapılmıştır.
Fatih Camii ve Külliyesi'nin bir de kütüphanesi vardı
Fâtih Camii ve Külliyesi'nin bir kütüphanesi de vardı. Ancak kütüphane ilk kurulduğunda müstakil bir binaya sahip değildi. İstanbul vakıf kütüphanelerinin altın devri olan 18. yüzyılda caminin kıble tarafına kubbeli ayrı bir kütüphane binası inşa edilmiştir. Bu bina da son yıllarda çatladığından boşaltılarak içindeki kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi'ne taşınmıştır .
Fatih Külliyesi'nin medreseleri
Fâtih Sultan Mehmed, şehrin fethinin hemen arkasından öğretim faaliyetlerinin sürdürülmesi için Bizans'ın en büyük manastırlarından Pantokrator Manastırı'nın keşiş odalarını medreseye çevirmiş, kilisesini de camiye dönüştürmüş ve başına çağının ileri gelen ilim adamlarından Molla Zeyrek'i tayin etmişti. Caminin iki yanındaki medreselere Sahn-ı Semân adı verilmişti.
Fâtih Külliyesi'nin medreseleri 1766 depreminde cami ve diğer müştemilât binaları ile birlikte büyük ölçüde zarar görmüş, dârüşşifâ ihmal edilirken medreseler cami ile beraber derhal onarılmıştır.
Fatih Külliyesi'nin diğer önemli parçaları
Fâtih Külliyesi'nin önemli parçalarından olan tabhâne , Akdeniz tarafındaki Baş Kurşunlu Medresesi'nin ilerisinde inşa edilmiştir. Esasında misafirhane olan bu bina da bir medrese mimarisine sahip olup itinalı bir işçilikle yapılmış ve tabhâne fonksiyonu kalktıktan sonra medrese olarak kullanılmıştır. Tabhânenin simetriğinde, Karadeniz tarafındaki medreselerinin hizasında İstanbul'un Türk dönemine ait ilk hastahanesi olan dârüşşifâ inşa edilmişti. Burası ortası açık avlulu, etrafında hücreleri olan medreseyi andırır bir yapı idi.
Çörekçi ve Boyacı kapıları arasında, Fatih Meydanı'na bakan bir yerde olan muvakkithânenin esas binasının eskiden yapıldığı ve sık sık ahşap olarak yenilendiği bilinmektedir. 1918 yangınında ise tamamen yanarak ortadan kalkmıştır.