Fransız seyyah Sultan Abdülmecid ile nasıl karşılaştı?
Dünya edebiyatının önemli yazarlarından Gerard de Nerval, çıktığı Doğu seyahatinde İstanbul'a geldi. Burada Batılı seyyahların aksine ön yargıdan uzak, şehri tanımaya çalıştı ve Osmanlı'ya hayran kaldı. Onda karamsarlığa neden olan Batı'dan kaçan Nerval'e göre Doğu, ideal bir yaşam için kardeşlik ve hoşgörü havası sunuyordu. Peki, Fransız yazar, Sultan Abdülmecid ile nasıl karşılaştı?
Giriş Tarihi: 29.12.2019
15:09
Güncelleme Tarihi: 29.12.2021
12:19
Dünya edebiyatında Romantizm akımının en önemli temsilcilerinden biri olan Gerard de Nerval, 1808 yılında Paris'te doğdu. Çevirmenliğe duyduğu ilgi onun Heinrich Heine'nin şiirlerinin ve Goethe'nin Faust'unun Fransızcaya kazandırmasını sağladı.
Üniversite yıllarında kendisi gibi İstanbul'a seyahat eden, bu gezi sonrasında seyahatname kaleme alan Theophile Gautier ve Alexandre Dumas ile arkadaş oldu.
Nerval Doğu'ya seyahat etmeye, yıllar boyu sevdiği bir kadının vefatından sonra karar verdi. Kendi dönemindeki romantikler gibi ilhamı Kahire, Beyrut ve İstanbul'da aradı. Yolculuğuna 1843 yılının Aralık ayında başladı.
Fransız yazarın İstanbul yolculuğu
Marsilya'dan gemiye binerek Malta ve İskenderiye üzerinden Kahire'ye gitti. Voyage en Orient isimli kitabının birinci cildinin notlarını bu şehirde tuttu. Üç ay Kahire'de kaldıktan sonra İstanbul'a geldi.
İkamet için diğer Batılı seyyahların yaptığının aksine, Doğulu tüccarların konakladığı Çemberlitaş'taki Yıldız Hanı'nı seçti. Bu ön yargısız, bulunduğu şehri bütün dinamikleriyle hissetme çabası, ona gözlem malzemesi olarak zengin sahneler kazandırdı.
Kardeşlik ve hoşgörü havası sunan Doğu
En çok şehirdeki mezarlıklar, dervişler ve köpekleri anlattı. Avrupalı seyyahların aksine politik ön yargılardan uzak durarak birçok milletin bir arada yaşadığı bir toplumun yapısını anlamaya çalıştı. Tekkelerdeki dervişlerden meddahlara, Ramazan eğlencelerinden kahvehanelere kadar birçok şeyle yakından ilgiliydi.
Temmuz ayında vardığı İstanbul'dan 28 Ekim 1843 tarihinde ayrılan Gerard de Nerval, yolculuk gözlemlerini önce tefrika halinde yayımladı. Sonra Voyage en Orient (Doğu'ya Seyahat ) isimi ile 1851 yılında iki cilt halinde neşretti. Eser o kadar ilgi gördü ki, aynı yıl içinde üç baskı yaptı.
Karamsarlık, çaresizlik ve onulmaz yaralara neden olan Batı'dan kaçan Nerval'e göre Doğu, ideal bir yaşam uzamında kardeşlik ve hoşgörü havası sunuyordu .
Fransız seyyahın gözünden Osmanlı'daki hoşgörü
"Ne garip bir kent Konstantinopolis! İhtişam, gözyaşları ve sevinç; başka yerlerdekinden çok daha fazla keyfi davranış, ama aynı zamanda da daha fazla özgürlük var burada ; dört farklı halk birbirinden çok da nefret etmeden birlikte yaşıyorlar. Türkler, Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler, aynı toprağın evlatları olan bu insanlar , bizim çeşitli taşra halklarımızın ya da farklı taraftar gruplarının beceremediği gibi değil, çok daha fazla hoşgörü gösteriyorlar"
Fransız seyyahın kaleminden Osmanlı’da Ramazan
Bu adamcağızlar, Ramazan gecelerini, meddahları dinlemekle ya da Karagöz seyretmekle geçiriyorlardı sadece; her sefer, Kuran'dan on kadar ayetin okunduğu ve rekât denilen namazlarına da vakit ayırmak durumundaydılar. Her gece en iyisi camilerde, evde ya da eğer insanın evi yoksa ancak kahvehanelerde uyuyabilenlerin başına geldiği gibi sokakta, yirmi rekât namaz kılmak gerekiyordu. Demek ki, dini bütün bir Müslümanın, her gece, iki yüz âyet okuması gerekiyordu; bu da, otuz gecede, altı bin ayet yapardı. Masallar, gösteriler ve gezintiler, bu dini görevin yorgunluğunu atmaya yarıyordu ancak .