Arama

Fransız seyyah Sultan Abdülmecid ile nasıl karşılaştı?

Dünya edebiyatının önemli yazarlarından Gerard de Nerval, çıktığı Doğu seyahatinde İstanbul'a geldi. Burada Batılı seyyahların aksine ön yargıdan uzak, şehri tanımaya çalıştı ve Osmanlı'ya hayran kaldı. Onda karamsarlığa neden olan Batı'dan kaçan Nerval'e göre Doğu, ideal bir yaşam için kardeşlik ve hoşgörü havası sunuyordu. Peki, Fransız yazar, Sultan Abdülmecid ile nasıl karşılaştı?

  • 5
  • 12
Fransız seyyahın kaleminden Osmanlı’da Ramazan
Fransız seyyahın kaleminden Osmanlı’da Ramazan

Bu adamcağızlar, Ramazan gecelerini, meddahları dinlemekle ya da Karagöz seyretmekle geçiriyorlardı sadece; her sefer, Kuran'dan on kadar ayetin okunduğu ve rekât denilen namazlarına da vakit ayırmak durumundaydılar. Her gece en iyisi camilerde, evde ya da eğer insanın evi yoksa ancak kahvehanelerde uyuyabilenlerin başına geldiği gibi sokakta, yirmi rekât namaz kılmak gerekiyordu. Demek ki, dini bütün bir Müslümanın, her gece, iki yüz âyet okuması gerekiyordu; bu da, otuz gecede, altı bin ayet yapardı. Masallar, gösteriler ve gezintiler, bu dini görevin yorgunluğunu atmaya yarıyordu ancak.

  • 6
  • 12
Hayranlık uyandıran bahçeler
Hayranlık uyandıran bahçeler

"Galata Kulesi'nin dibinde, Konstantinapolis'in bütün panoraması, Boğaz'ı ve denizleri önümde uzanıyordu. Beni çevreleyen dingin ufkun ötesinde, bu elbette Müslüman olan, ama şimdiden vatanı anımsatan Avrupa topraklarının üstünde, anılarımda yanıp sönen o uzak serabın yaratığı hayranlığı duyuyordum. Çevremi kuşatan şeyler de bu izlenime ekleniyor: Cenevizli Galata'nın surlarının gölgesindeki bir Türk mezarlığı bu. Ardından da, aynı zamanda kahvehane olan bir Ermeni berber dükkânı var."

"Yeniden bahçelere indik. Tanrım ne kadar çok gül var burda! Ama bahçe konusunda henüz bir şey söylemedim. Binaların içleri söz konusu olduğunda, Doğuluların zevki eleştirilebilir, ama bahçelerine hiçbir şey söylenemez. Her yanda, yemiş bahçeleri, çardaklar, Rönesans'ı hatırlatacak şekilde kesilmiş porsuk ağaçları görürsünüz. Hiçbir heykel görülmez bu bahçelerde, ama çeşmeler hayranlık verici bir zevke tanıklık eder."

Kahvehaneden çıktıktan sonra, gördüklerim üzerine düşüncelere dalarak meydanda dolaştım. Duyduğum susuzluğun etkisinde içecek dükkanlarına yöneldim. Bu ülkede, garip bir ticaret dikkati çeker; ölçekle ya da bardakla su alabileceğiniz satıcıların (sakalar) ticaretidir bu.

Bu olağan dışı dükkanların tezgâhlarında, az ya da çok aranan sularla doldurulmuş, kaplar ve bardaklar yer alır. İstanbul'a su ancak Bozdoğan Kemeri'nden gelir, Bizans imparatorları tarafından yaptırılmış olan su sarnıçlarında saklanır. Öyle ki, İstanbul'da bu sıvı konusunda, gerçekten ağzının tadını bilenlerden, su içicilerden oluşan bir uzman kişiler grubu vardır.

  • 8
  • 12
Mühürlü şişelerde satılan sular
Mühürlü şişelerde satılan sular

Bu tür dükkânlarda, çeşitli ülkelerin ve farklı yılların suları satılır. Sultanın içtiği biricik su olduğu için Nil suyu en beğenilenidir. Bu su İskenderiye'nin vergisinin bir bölümünü oluşturur. Bereketi, bolluğu sağladığına inanıldığı için çok ünlüdür. Yeşilimsi ve acımsı olan Fırat suyu, zayıf ve dirençsiz bünyelerin gözdesidir. Çok tuzlu olan Tuna suyu, enerjik mizaçlı erkeklerin hoşuna gider. Yıllanmış sular da vardır. Mantarla kapalı ve mühürlü şişelerde satılan 1833 tarihli Nil suyu çok pahalıya satılmaktadır.

  • 9
  • 12
Fransız seyyahı şaşırtan olay
Fransız seyyahı şaşırtan olay

Hâlâ Avrupa'nın ön yargılarının etkisindeydim ben ve ayrıntıları öğrenince şaşırmaktan alıkoyamıyorum kendimi. Köleliğin Doğu'da bir çeşit evlat edinme olduğunu anlamak için biraz yaşamış olmak yeterliydi. Bu ülkede kölenin yaşam koşulları, fellahtan ve özgür rayadan çok daha iyiydi kuşkusuz.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN