Geçmişten günümüze yayımlanan 10 İnsan Hakları Bildirgesi
Tarihsel bir olgu olarak insan hakları, ahlak, felsefe, dil, din, hukuk ve kültür gibi birçok gelişmeleri içermektedir. Hak ve özgürlük düşüncesi günümüze kadar ulaşan insanoğlunun kadim meselelerinden biridir. İnsan hak ve özgürlüklerinin korunması ve güvence altına alınması için verilen mücadeleler neticesinde günümüze kadar pek çok hak ve özgürlükleri savunan bildirgeler yayınlanmıştır. İşte geçmişten günümüze yayımlanan 10 İnsan Hakları Bildirgesi...
Giriş Tarihi: 06.05.2020
17:52
Güncelleme Tarihi: 06.05.2020
17:58
Arkeolog Jean Vincent Scheil'in 1901'de Susa, Elam'da bulduğu (bugünkü Huzistan, İran) ve Fransa'ya taşıdığı Hammurabi Kanunları'nın yazılı olduğu stel, Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Yaklaşık iki metrelik silindirik bir taşın üstüne çivi yazısı ile yazılmış olan kanunlar tam 282 maddedir, ancak bu maddelerin 33'ü (madde 66-99) şu anda okunamayacak durumdadır. 13 sayısı uğursuz sayıldığı için 13. madde yazılmamıştır.
"Bir hırsız duvar delerek bir eve girmişse, o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür."
"Bir evde yangın çıkar ve oraya yangını söndürmeye gelen bir kimse evin sahibinin malında göz gezdirip evin sahibinin malını alırsa, kendisi de aynı ateşe atılır."
Hz. Muhammed ve sahabilerin yönetici kademesinde olduğu Medine Sözleşmesi , bir şehir devleti için tasarlanmış anayasadır; İslam'ın evrensel kurallarını da ihtiva eder.
Klasik kaynaklarda yer alan rivayetlerden vesikanın Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretinden sonra ve Bedir Gazvesi'nden önce düzenlendiği anlaşılmaktadır. Medine şehir devletini oluşturan toplulukları, bunların birbiriyle ve yabancılarla ilişkilerini, bu toplulukların idarî ve adlî yapılarını, fertlerin sahip olduğu din ve vicdan hürriyetini belirli esaslara bağlayan metin şekil bakımından bugünkü anayasalardan bir hayli farklı olmakla birlikte muhtevası itibariyle anayasa mahiyetindedir. Muhammed Hamîdullah bu vesikanın tarihte tesbit edilebilen ilk yazılı anayasa olduğunu belirtmektedir .
Medine Sözleşmesi, Mekke'den Medine'ye hicret eden ve muhacir olarak adlandırılan Müslümanlar ile ensar adıyla anılan Medineli Müslümanlar, Medineli putperest Araplar ve Medine'de hem hakim durumda hem de ticareti ellerinde bulunduran Yahudiler arasında yapılır.
"Müminler arasında geçerli olan barış tektir. Hiçbir mümin Allah yolunda girilen bir savaşta diğer müminleri hariç tutarak bir anlaşma imzalayamaz; anlaşma ancak müminler arasında eşitlik ve adalet çerçevesinde yapılacaktır."
"Üzerinde ihtilâfa düşülen konular Allah'a ve resulü Muhammed'e arzedilecektir."
"Hiçbir kimse müttefiklerine karşı suç işleyemez; mazluma muhakkak yardım edilecektir."
Hz. Muhammed'in, hicretten sonra yaptığı ilk ve tek haccı Veda Haccı olarak adlandırılır. Resûl-i Ekrem Vedâ haccı (10/632) sırasında Arafat, Mina ve Akabe gibi yerlerde ashaba hitap etmiş ve kısa, veciz bir şekilde tavsiyelerde bulunmuştur. Bu hitabeler, Câhiz'in el-Beyân ve't-tebyîn (II, 31-33) adlı eseri başta olmak üzere bazı tarih kitaplarında derlenerek uzunca bir Vedâ hutbesi metni teşkil edilmiştir. "Hutbetü'l-vedâ" ifadesini ilk defa Câhiz kullanmış, bu ifade daha sonraki müelliflerce de benimsenmiş ve "Veda Hutbesi" o larak kayıtlara geçmiştir.
Vedâ hutbelerinde bütün insanlara yönelik evrensel mesajlar olduğu gibi kul haklarını ilgilendiren konular da ele alınmıştır. Dolayısıyla Vedâ hutbesinin alternatif bir insan hakları beyannâmesi niteliğinde sayılması isabetli olmamakla birlikte Allah'ın affetmeyeceği iki günahtan biri olan kul hakkına büyük önem vermesi dikkat çekicidir.
Resûlullah Vedâ hutbelerinde can ve mal dokunulmazlığı, Câhiliye âdetlerinden olan ribânın ve kan davalarının kaldırılması, suçun şahsîliği, karı-koca arasındaki haklar ve sorumluluklar, çocuğun babasından başkasına nisbet edilmemesi, müslüman kardeşliği, müslümanların birbiriyle savaşmaması, emanetlerin sahiplerine iade edilmesi gibi doğrudan kul hakkını ilgilendiren hususlar yanında kendisinin son peygamber olması, ümmetine miras olarak Allah'ın kitabını ve sünnetini bırakması gibi temel esaslara vurgu yapmıştır. Vedâ hutbesiyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1948'de yayımladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi'ni karşılaştıran çalışmalar yapılmıştır.
"Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar Allah'ın kitabı Kur'an'la peygamberinin sünnetidir (veya Ehl-i beyti)."
MAGNA CARTA SÖZLEŞMESİ (1215)
Magna Carta, 1215 yılında imzalanmış bir İngiliz belgesidir. Bu belge ile kral ilk kez yetkilerini kısıtlamış ve derebeylere bazı haklar tanımıştır. Günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihi sürecin önemli basamaklarından birisidir. Aslen, Papa III. İnnocentius, Kral John ve baronları arasında, kralın yetkileri hususunu karara bağlamak amacıyla imzalanmıştır. Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılmıştır. Metinde kralın yetkilerini teoride kısıtlayan hükümler yer almaktaydı.
Şekil bakımından diğer fermanlara benzeyen Magna Carta'nın ayırt edici iki özelliği vardır. Bunlardan ilki belli bir zümreyi, tüccarları, kilise baronlarını değil toplumun bütün kesimlerini kapsamasıdır. Diğer ise özelliği de kralı da bu hükümlere tabii tutmasıdır.