Hulefa-yi Raşidin dönemindeki karışıklıklar ve iç savaşlar
Hulefa-yi Raşidin olarak anılan dönem, Peygamber Efendimizin vefatının ardından İslam sancağını sırasıyla devralan dört halifenin idaresidir. Resul-i Ekrem "ihtilafla karşılaştığınızda size düşen görev benim sünnetime ve Hulefa-yi Raşidin'in sünnetine uymaktır" buyurmuştur. Ancak bu dönem aynı zamanda İslam tarihinde büyük fitne ve iç karışıklıkların çıkarıldığı, etkileri günümüze kadar ulaşan olayların yaşandığı bir devirdir. Nitekim yalnızca Hz. Ebu Bekir eceliyle vefat elmiş; diğer üç halife bu olaylar nedeniyle şehid edilmiştir.
Giriş Tarihi: 24.09.2020
09:25
Güncelleme Tarihi: 24.09.2020
09:31
HZ. AİŞE, OSMAN’IN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ SÖYLEDİ
Hz. Ali, başta Suriye Valisi Muâviye olmak üzere kendisine biat etmek istemeyen bazı valileri görevlerinden aldı. Talha bin Ubeydullah Basra, Zübeyr bin Avvâm Kûfe valisi olmak istedilerse de halife isteklerini kabul etmedi.
Onlar da umre bahanesiyle Mekke'ye gittiler ve orada hacdan dönmeye hazırlanan Hz. Âişe ile buluştular. Bunun üzerine Hz. Âişe Mekke'de kalmaya karar verdi ve yaptığı bir konuşmada halka Osman'ın zulmen öldürüldüğünü söyledi.
MÜSLÜMANLARIN KARŞI KARŞIYA GELDİĞİ OLAY: CEMEL VAKASI
Bu arada, Hz. Osman'ın şehadetinden sonra Medine'yi terk eden Emevî kabilesi mensupları ile Hz. Ali'nin görevlerine son verdiği Basra ve Yemen valileri de beytülmâllerinde bulunan para ve savaş malzemelerini yanlarına alarak Mekke'ye geldiler ve Hz. Âişe'ye katıldılar.
Hz. Osman'ın kanını dava için harekete geçen Hz. Âişe'nin liderliğinde toplanan bu insanlar Basra'ya gitmeye karar verdiler. Hz. Ali de onlarla karşılaşmak amacıyla Kûfe'ye doğru yola çıktı ve sonuçta Cemel Vak'ası vuku buldu (656); birçok Müslümanın öldüğü bu mücadelede Hz. Ali üstün geldi.
HZ. ALİ’Yİ, HZ. OSMAN’IN ÖLÜMÜNE İLGİSİZ KALMAKLA SUÇLADI
Görevden alınmayı kabullenemeyen ve yeni valiyi şehre sokmayan Emevîlerin lideri durumundaki Muâviye, Hz. Ali'ye biat etmediği gibi onu halifenin öldürülmesine ilgisiz kalmakla ve âsileri ordusunda barındırmakla suçladı.
Ayrıca Hz. Osman'ın kanlı gömleğini ve hanımı Nâile'nin kesik parmağını camide halka göstererek onları Hz. Ali'ye karşı kışkırtmaya, arkasından da Hz. Osman'ın akrabası sıfatıyla onun kanını dava etme hakkına sahip olduğunu söyleyerek bunu gerçekleştirmek amacıyla Suriye'deki Müslümanlardan biat almaya başladı.
MUAVİYE’NİN KAN DAVASINI HATIRLATAN TUTUMU
Muâviye'nin Cahiliye döneminin kan davası anlayışını hatırlatan bu tutumu karşısında Hz. Ali Cemel Vak'ası'ndan sonra onu yeniden biata davet etti.
Muâviye ise Hz. Osman'ın katillerinin kendisine verilmesini, Hz. Ali'nin halifeliği bırakmasını ve şûra usulüyle yeni bir halife seçilmesini teklif etti. Onun bu tavrı iki tarafı Sıffîn'de karşı karşıya getirdi (Haziran 657).
İSYAN HALİNDEKİ HÂRİCÎLER HZ. ALİ’Yİ ŞEHİD ETTİ
Savaşın Hz. Ali'nin lehine sona ermekte iken durdurulması ve işin hakemlere havale edilmesi üzerine yeni bir karışıklık ortaya çıktı ve Hz. Ali'nin ordusundan ayrılanlar bu defa onunla Nehrevan'da savaştı.
Kesin yenilgiye uğrayan bu zümre daima isyan halinde kaldı (Hâricîler) ve Hz. Ali İbn Mülcem adlı bir Hâricî tarafından 661 yılında şehid edildi.