İbn Haldun'da "Toplum" meselesi
14. yüzyılda yaşayan Kuzey Afrikalı tarihçi ve ilim adamı İbn Haldun, "Mukaddime" (Giriş) adlı eserinde toplum ve devlet meseleleri hakkında çığır açıcı fikirler ortaya koydu. Medeniyetlerin şekillenmesinde çevrenin, kültürün ve ekonomik faktörlerin rolünü vurgulayan döngüsel bir sosyal gelişim teorisine öncülük etti. İbn Haldun, bir toplumun uzun ömürlülüğü için sosyal uyumun önemini asabiyet kavramı ile vurguladı. Düşünceleri, modern devlet yönetimi ve toplumsal dinamik anlayışlarını etkileyerek sosyoloji ve tarih yazımının temelini oluşturdu.
Giriş Tarihi: 18.01.2024
09:33
Güncelleme Tarihi: 18.01.2024
10:37
Toplu yaşamanın "Üç Temel Sebebi"
🔸 İbn Haldun, toplumsal yaşamda bireylerin sürekliliğini sağlamanın gerekliliğini üç temel sebebe bağlar: Beslenme ihtiyacı, güvenlik ve "üns" olarak tanımladığı dostluk ihtiyacı şeklindedir.
🔸 İnsanlar, İbn Haldun'un bahsettiği ihtiyaçlarını ancak bir araya gelerek toplumu oluşturmasıyla karşılayabilirler . Bu nedenle toplum halinde yaşamaya mecburdurlar ve medeniyet, bu üç ihtiyaca cevap verdiği için zorunlu bir yapıdır.
"İnsanları birbirinden koruyacak şey nedir?"
🔸 İbn Haldun, insanların birbirleriyle aynı güçte savaş araçlarına sahip olması durumunda, toplumu bir arada tutacak unsuru sorgulayarak, "İnsanları birbirinden koruyacak şey nedir?" sorusu üzerinde durmuştur. İbn Haldun'un cevabı ise üstün güçle donatılmış ve güçlü bir asabiyete sahip olan "Devlet" olmuştur.
🔸 Ona göre, toplumsal kargaşayı önleyen tek üstün güç devlettir . İbn Haldun, devletin yokluğunun kan dökülmesine ve insanların tamamen yok olmasına neden olduğunu savunarak, bu düşüncesi, Thomas Hobbes'un ortaya koyduğu "Toplum Sözleşmesi" kavramını akla getirmektedir. İnsanların bir arada kaos olmadan yaşayabilmek için daha üstün bir olgunun etrafında toplanmalıdır ki bu da "Devlet" yapısıdır.
İBN HALDUN DÜŞÜNCESİNDE COĞRAFYA VE ŞEHİR
🔸 İbn Haldun'a göre devletin oluşumunda temel taşları, özellikle mali ve askeri güçlerin sağlam bir temele dayanması oluşturur.
🔸 Devlet, geniş bir ihtiyaç yelpazesini karşılayabilecek mali güce sahip olmalıdır. Aynı zamanda askeri güç, devletin hem güvenliği açısından kritik bir rol oynar hem de devlete bağlı bireylerin güvenini sağlar. İbn Haldun, devletin ömrünün bu iki gücün bozulmasıyla sona ereceğini savunur.
🔸 Devletin varlığını sürdüren bir diğer önemli unsur da asabiyettir. Ancak her asabiyet, devlet kurma potansiyeline sahip değildir.
🔸 İbn Haldun'a göre, devletin oluşabilmesi için halkı egemenliği altına alan, vergi toplayan, sınırlarını belirleyen ve koruyan, kendi gücünün üstünde bir güce sahip olan bir asabiyetin varlığı gereklidir.
DÜŞÜNCE TARİHİNE YÖN VEREN MÜSLÜMAN FİLOZOFLAR
*Asabiyet kavramı nedir?: İbn Haldûn'a göre asabiyet, beşerin tabiatında bulunan zulüm ve düşmanlık temayüllerine karşı yine aynı tabiattan gelen akraba vb. yakınlara acıma duygusunun doğurduğu yardımlaşma ve dayanışma eğilimidir
🔸 İbn Haldun, yönetim açısından da bir sınıflandırma yaparak yasanın önemini vurgular. Bu perspektiften bakıldığında, devletin dayandığı güçlerin yanı sıra etkili bir yönetim anlayışının da devletin sürdürülebilirliği için kritik olduğunu belirtir.
🔸 İbn Haldun, devleti canlı bir organizma gibi görmekte ve onun da insanlar gibi doğup büyüyerek gelişip, sonunda ölümle döngüsüne girdiğini savunmaktadır. İnsan vücudundaki sistematiğin devlette de bulunması gerektiğini öne sürer. Ona göre devlet, bir çalışma düzenine sahip olmalı ve bu düzeni kanunlar aracılığıyla sağlanmalıdır.