İmam Gazzali'nin Sultan Ahmed Sencer'e yazdığı tarihi mektup
Hüccet-ül-İslam İmam Gazzali, Büyük Selçuklu Devleti'nde Tuğrul Bey, Alparslan, Melikşah, Berkyaruk, Muhammed Tapar ile beraber son hükümdar Ahmed Sencer'in Horasan meliki olduğu dönemleri gördü. Kelam ve ahlak alimi Gazzali'nin aleyhinde bulunan bazı kimseler ona iftira atarak karalamaya çalıştı. Sultan Sencer konuya açıklık getirmesi için görüşmek istediğini bildirse de İslam alimi mazeret bildirerek gitmedi. Peki, Gazzali neden saraya gitmedi? Sultan Sencer'e gönderdiği mektupta ne yazıyordu?
Giriş Tarihi: 12.10.2020
17:48
Güncelleme Tarihi: 01.08.2023
08:28
📌Melikşah'ın vefatından sonra şehzadeler arasında yaşanan uzun taht kavgaları, devleti yıpratmış, dağılma sürecine sokmuştu. Bu dönemde Gazzali, kendini şüphelerden korumak için Nizamiye medresesindeki görevini bırakarak Bağdat'ı terk etti. Suriye ve Filistin'de herkesten uzak bir hayat yaşadı ve hac görevini yerine getirmek için Mekke'ye gitti. 1097 yılında Horasan'a döndü.
📌1106 senesinde Ahmed Sencer'in veziri Fahrülmülk'ün ricası üzerine üç sene Nişabur'daki Nizamiye medreselerinde müderrislik yaptı. Buradaki vazifesinin ardından memleketi Tus'a dönerek kendisi için yaptırılan medresede halkı irşad etti. Gazzali'nin hayatının son on yılı Horasan meliki olan Ahmed Sencer ile bağlantılıydı.
Ehl-i sünnete bağlı olan Sultan Sencer , bidatleri reddederdi. 60 sene hükümdarlık yapan Sultan, alimlere hürmet edip onları himaye ederdi.
📌Gazzali'yi kıskanan kişiler, "el-Menhul min Talikati'l Usul" adlı eserinden yola çıkarak İmam-ı Azam'ın aleyhinde bulunduğunu söyledi ve Melik Ahmet Sencer'e şikâyet etti.
📌Bunun üzerine melik, konuya açıklık getirmesi için Gazzali ile görüşmek istediğini bildirdi. Fakat Hüccet-ül-İslam mazeret bildirerek gitmedi ve bir mektup gönderdi.
İmam Gazzali'nin Sultan Ahmed Sencer'e gönderdiği mektupta şunlar yazılıydı 🔽
"Bismillahirrahmanirrahim
Allah sizi hükmüyle hâkim kılsın ve bütün dünya hükümdarlarının değersiz kalacağı günden önce, size saadet sultanlığı bahşetsin.
Dünya sultanlığı nihayet doğu ile batı arasında mâlik olmaktan ibaret olup, insanoğlunun ömür müddeti de en çok yüz senedir. Cennet sultanlığı ise o kadar geniştir ki, ona kıyasla bütün dünya bir toz zerreciği gibidir.
Bu ebedî sultanlığa mâlik olmak, bütün cihan halkı için güç ise de doğunun sultanı için güç değil, kolaydır. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir günlük adâlet icrası, altmış yıl ibadetten üstündür". Mademki Allah diğerlerinin altmış yılda kazanabileceğini senin bir günde kazanman için eline vasıta ve sebep vermiş, bundan daha büyük devlet ve başarı olur mu?
Dünyanın bulunduğu durum üzerinde tefekkür edecek olursanız, size çok değersiz görünecektir. Büyükler şöyle demişlerdir: "Bu dünya kırılgan ve dayanıksız bir altın testi, öbür dünya da dayanıklı ve kalıcı toprak bir testi olsa, akıllı insan bu toprak testiyi seçer."
Hakikatte ise durum oldukça farklıdır. Bu dünya topraktan yapılmış bir testi, öbür dünya ise altından yapılmış bir testidir. Öncekini sonrakinden üstün tutan insan akıllılardan sayılır. Güzel bir hayat arzular ve en değerli ümitlerinizi cennete saklarsanız, hayatınızın bir günü, ibadetle geçirilen altmış yıla denk olacak ve Allah hiç tanımadığınız saadet kaynaklarını mutlaka size açacaktır.
Şunu biliniz ki, şu an da elli üç yaşındayım. Ömrümün kırk yılı, kendilerinden sürekli ders aldığım âlim ve kâmil insanların yanında geçti, tâ ki insanlar beni tanımaya ve düşüncelerimdeki değişmeyi anlamaya başlayıncaya kadar. Isfahan ve Bağdat'ı dünyanın mümtaz şehirlerinden ikisi yapabilmek için her şeyi göze alan hükümdar babanızın saltanatında yirmi yıl yaşadım. Birkaç sefer, Abbasi Halifesi Muktedi-Billah'ın sarayına babanızın elçisi sıfatıyla gittim ve Selçuklu Devleti ile Abbasi Halifeleri arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Yetmiş kitabın yazarıyım. Mekke ve Kudüs'te yıllarca bulundum, vaazlar verdim. Kudüs'te Hz. İbrahim'in (as) türbesini ziyaret ettiğim zaman, mezarında Fatiha okuyarak kendi kendime şöyle yemin ettim:
1-Hiçbir hükümdarın saray maiyetinde bulunmayacağım , hiçbir hükümetten hizmet karşılığı bir aylık veya ücret almayacağım. Çünkü bu durum halka yapılan hizmetin değerini düşürecektir.
2-Dini ihtilafları körükleyecek hiçbir münakaşaya girmeyeceğim.
Hz. İbrahim (a.s.)'in türbesinde ettiğim yemine on iki yıl boyunca sadık kaldım.