İmam Gazzali'nin Sultan Ahmed Sencer'e yazdığı tarihi mektup
Hüccet-ül-İslam İmam Gazzali, Büyük Selçuklu Devleti'nde Tuğrul Bey, Alparslan, Melikşah, Berkyaruk, Muhammed Tapar ile beraber son hükümdar Ahmed Sencer'in Horasan meliki olduğu dönemleri gördü. Kelam ve ahlak alimi Gazzali'nin aleyhinde bulunan bazı kimseler ona iftira atarak karalamaya çalıştı. Sultan Sencer konuya açıklık getirmesi için görüşmek istediğini bildirse de İslam alimi mazeret bildirerek gitmedi. Peki, Gazzali neden saraya gitmedi? Sultan Sencer'e gönderdiği mektupta ne yazıyordu?
Giriş Tarihi: 12.10.2020
17:48
Güncelleme Tarihi: 01.08.2023
08:28
"Bismillahirrahmanirrahim
Allah sizi hükmüyle hâkim kılsın ve bütün dünya hükümdarlarının değersiz kalacağı günden önce, size saadet sultanlığı bahşetsin.
Dünya sultanlığı nihayet doğu ile batı arasında mâlik olmaktan ibaret olup, insanoğlunun ömür müddeti de en çok yüz senedir. Cennet sultanlığı ise o kadar geniştir ki, ona kıyasla bütün dünya bir toz zerreciği gibidir.
Bu ebedî sultanlığa mâlik olmak, bütün cihan halkı için güç ise de doğunun sultanı için güç değil, kolaydır. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir günlük adâlet icrası, altmış yıl ibadetten üstündür". Mademki Allah diğerlerinin altmış yılda kazanabileceğini senin bir günde kazanman için eline vasıta ve sebep vermiş, bundan daha büyük devlet ve başarı olur mu?
Dünyanın bulunduğu durum üzerinde tefekkür edecek olursanız, size çok değersiz görünecektir. Büyükler şöyle demişlerdir: "Bu dünya kırılgan ve dayanıksız bir altın testi, öbür dünya da dayanıklı ve kalıcı toprak bir testi olsa, akıllı insan bu toprak testiyi seçer."
Hakikatte ise durum oldukça farklıdır. Bu dünya topraktan yapılmış bir testi, öbür dünya ise altından yapılmış bir testidir. Öncekini sonrakinden üstün tutan insan akıllılardan sayılır. Güzel bir hayat arzular ve en değerli ümitlerinizi cennete saklarsanız, hayatınızın bir günü, ibadetle geçirilen altmış yıla denk olacak ve Allah hiç tanımadığınız saadet kaynaklarını mutlaka size açacaktır.
Şunu biliniz ki, şu an da elli üç yaşındayım. Ömrümün kırk yılı, kendilerinden sürekli ders aldığım âlim ve kâmil insanların yanında geçti, tâ ki insanlar beni tanımaya ve düşüncelerimdeki değişmeyi anlamaya başlayıncaya kadar. Isfahan ve Bağdat'ı dünyanın mümtaz şehirlerinden ikisi yapabilmek için her şeyi göze alan hükümdar babanızın saltanatında yirmi yıl yaşadım. Birkaç sefer, Abbasi Halifesi Muktedi-Billah'ın sarayına babanızın elçisi sıfatıyla gittim ve Selçuklu Devleti ile Abbasi Halifeleri arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Yetmiş kitabın yazarıyım. Mekke ve Kudüs'te yıllarca bulundum, vaazlar verdim. Kudüs'te Hz. İbrahim'in (as) türbesini ziyaret ettiğim zaman, mezarında Fatiha okuyarak kendi kendime şöyle yemin ettim:
1-Hiçbir hükümdarın saray maiyetinde bulunmayacağım , hiçbir hükümetten hizmet karşılığı bir aylık veya ücret almayacağım. Çünkü bu durum halka yapılan hizmetin değerini düşürecektir.
2-Dini ihtilafları körükleyecek hiçbir münakaşaya girmeyeceğim.
Hz. İbrahim (a.s.)'in türbesinde ettiğim yemine on iki yıl boyunca sadık kaldım.
Şimdi ise görüşmek için sizden bir emrin çıktığını duydum . Emriniz mucibince, başkent yolu üzerindeki Meşhed'e kadar geldim . Ancak daha önce kendimi bağladığım yemini hatırlayıp , durumu yeniden gözden geçirince, yapmaya niyetlendiğim ziyaretimi iptal etmeye karar verdim. Haşmeâblarının bir yemini yerine getirme hakkına hürmet edeceklerini ümid ediyorum ki, sadece sözümü yerine getirdiğim için ıstırap çekmeyeyim.
İstişare vazifesini yerine getirirsem, beni saray maiyetine katılmaya zorlamaz ve yeminimi bozma pahasına saraya katılmamı istemezsiniz. Aksi takdirde bu istediğiniz, beni lâyık gördüğünüz vazifeyi değersiz kılacaktır. Ve şimdi son sözlerimde, memleketim Tus'a dönme izni ve bahtiyarlığını bana bahşetmenizi, acizane niyaz ediyorum. Bu merhametli davranışınız için, Allah da size bu dünyada ve ahirette tükenmez ihsanlarda bulunsun; sizi Dâr-ı Bekâ'da hem peygamber hem de ünlü bir hükümdar olan muhteşem Süleyman'ın rütbesine ulaştırsın.
Şu inançtayım ki; benim böyle hakkınızdaki güzel duam ile Hak Teala'nı dergâhına yüz tutmam, resmî ve faydasız olan kalp ile gelmemden daha ziyade makbuldür. Şayet bunun hilâfında bir ferman çıkarsa, fermana uymak gerektiğini bildiğim için fermana uyarım. Allah sizin değerli olan dil ve gönlünüze, kıyamette ondan utanmayacağınız ve bugün İslâm'a zaiflik ve kırıklık getirmeyeceğiniz şeyi getirsin.
Haşmetmeâblarının nâciz hizmetkârı
El-Gazzâlî"