Arama

İngiliz kadın casusun günlüklerinde geçen sıra dışı bilgiler

Batılılar Sanayi Devrimi'nin bir neticesi olarak Doğu'nun bereketli topraklarına göz diktiler. Bu durum Oryantalizm adı verilen bir alanı ortaya çıkardı. Şarkiyatçılığın en meşhur isimlerinden birisi de bölgeyi adeta adım adım gezen Gertrude Bell'di. İngiliz kadın casus Bell, bu yıllarda dağcı, tarihçi, yazar, dilbilimci, arkeolog, kaşif, fotoğrafçı gibi unvanlarla ortaya çıktı. Elinde cetvelle Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını çizdi, Arap kabilelerinin isyanında en önemli isimlerden biri oldu. İşte günlüklerinin ve mektuplarının izinde "Çöl Kraliçesi" olarak anılan Gertrude Bell'in profili...

Lawrence ile birlikte I. Dünya Savaşı boyunca Arap ayaklanmalarının baş aktörü oldu. Bell, savaşı kazanabilmek için İngiltere adına Arap milliyetçilerini kullandı. Lawrence ile birlikte 1919'daki Paris Barış Konferansı'na katıldı. Lawrence'ın da dâhil olduğu Kahire Konferansı'na katılacak oryantalistler arasına -İngiltere başbakanı Churchill- tarafından seçildi. Bu konferansta, Orta Doğu'nun yeniden şekillendirilmesi için çalıştı.

Bell ve beraberindeki Lawrence, Mekke emiri Şerif Hüseyin'in oğulları Abdullah ve Faysal'ın başına geçeceği Ürdün ve Irak devletlerinin kurulmasına neden oldu. Osmanlı İmparatorluğu'nun ümmetçilik politikasına büyük darbe vurdu.

▪ Bell, İngiltere himayesinde kurulan Irak'ın ilk kralı olan Faysal'ı hükümet ve kabine kurmasında yönlendirdi. Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde uyguladığı istimalet politikasını uygulayarak Iraklıların gönlünü çeldi.

İstimalet: Sözlük anlamı "meylettirme, cezbetme, gönül alma" olan istimâlet, Osmanlı kroniklerinde "halkı ve özellikle gayri müslim tebaayı gözetme, onlara karşı hoşgörülü davranma, raiyyetperverlik" mânasında kullanılmıştır.

▪ Iraklıların "el-Hâtûn" diye hitap ettikleri Bell, "Irak'ın Taçsız Kraliçesi" olarak tanındı. Bir oryantalist olarak sadece diplomasi yoluyla değil, silahla da savaştı. Kût'ül-Amâre'de Türk ordusuna karşı kurşun sıktı.

▪ 20. yüzyıl başından itibaren Arap kültürüne sempati duymaya başladı. Arapların arkeolojik yerleşim yerlerinde incelemelerde bulundu ve çölün derinliklerine daldı. Bell'in Arap toprakları ve kabileleri hakkındaki derin bilgisi, onu I. Dünya Savaşı'nda İngiliz İstihbaratı için önemli hâle getirdi.

Şehirlerinden kan sızan medeniyet: Vahşi Batı

▪ Bu faaliyetlerine rağmen arkeoloji onun ilk uğraşı olarak kaldı. Bağdat'ta Irak Müzesi'ni kurdu. Onun Irak'a dair engin arkeolojik bilgisi Orta Doğu boyunca yaptığı seyahatlere, Bağdat'taki İngiliz Doğu İşleri Sekreterliği'ne ve Kral Faysal'ın güvenilir bir danışmanı olmasına dayanıyordu.

Bell, Irak'taki arkeolojik kazılara Irak hükümeti adına katıldı ve kazı çalışmalarını yönetti. Ama İngiltere'ye olan bağlılığı ile Irak'a olan vefası arasında kaldı.

▪ Yalnızlığın ve Bağdat sıcağının getirdiği depresyona dayanamadı. Aşırı dozda uyku ilacı alarak hayatına son verdi. Uzun yıllarını geçirdiği Bağdat'ta, el-Bâbü'ş-Şercî'deki İngiliz mezarlığına defnedildi. Ölümünden bir yıl sonra 1927'de üvey annesi, Bell'in I. Dünya Savaşı'ndan yirmi yıl öncesine uzanan mektuplarını yayınladı.

Yıkıcı Batı kurucu Doğu

1919 yılındaki Paris Konferansı'na delege olarak katılan Gertrude Bell, Ortadoğu konusunda o kadar küstahlaşmıştı ki, günlüğüne şu satırları yazmıştı: "Bu sabah tüm vaktimi Bağdat'taki ofisimde Irak'ın güney sınırlarını belirleyerek geçirdim. Çok güzel bir sabahtı..." Bell, 1919 yılında bugünkü Irak devletinin sınırlarının çiziyordu!

25 Aralık 1920'de Gertrude Bell tarafından babası Sir Hugh Bell'e gönderilen mektupta, Türklerin ikileme yapma yollarından birini saçma bulduğunu yazmış, Türklerin bu kullanımına "Bolşevizm Molşevizm" örneğini vermişti.

Şerif Hüseyin'in oğlu Faysal'ın İngiltere himayesinde kurulan Irak'ın kralı olmasından iki gün önceki 21 Ağustos 1921 tarihli mektubunda da, Faysal'ın bağımsız bir egemenlik kurmasına İngiltere adına destek verdiğinden bahsetmişti.

Newcastle Üniversitesi'nin "Gertrude Bell Arşivi" adı altında yayınladığı günlüklerinde Bell, Türklerin I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'ndaki mücadelelerine de değindiği görülüyor.

6 Mayıs 1919 tarihini düştüğü ve o güne dair notlarını uzun uzadıya yazdığı sayfada, Osmanlı hukukuna göre Filistin'de doğmayan Yahudilerin burada toprak sahibi olmayacakları gibi kayda değer bilgiler yer alıyor.

Bell İngiltere'den Anadolu'ya izlenimlerini yazmak, fotoğraflar çekmek iddiası ile geliyor ama asıl nedenin, Osmanlı'nın girmesi olası bir savaş ihtimali nedeniyle İngiltere adına istihbarat toplamak üzere bu topraklara yollanmış bir casus olması olarak kayıtlara geçiyor.

Siyonizmin kanlı hedefleri için Osmanlı'dan kopardılar!

▪ Öyle ki 13 Mayıs 1914 tarihini attığı günlüğünün sayfasında Çanakkale Boğazı'ndan geçtiğini tek cümleyle ifade ettiği, Mayıs 1914 tarihli günlüklerinde ise Türklerin mücadelelerinden vazgeçmediklerini belirttiği görülüyor.

1919 yılının 19 Ekim Cumartesi günü, yüzyıllar önce Mekke'den gelen ve Suriye'nin zenginlerinden olan Mar'i Paşa el-Mallah'ın evine konuk oluyor. Mar'i Paşa el-Mallah'ın Türklere hizmet ettiğini belirtiyor. El-Mallah ile Suriye'nin Osmanlı'dan ayrılması ve Suriye'nin geleceği hakkında konuştuklarını ancak el-Mallah'ın onu düş kırıklığına uğrattığını yazıyor.

▪ Gertrude Bell aynı zamanda Suriyelilerin, Fransızların değil Türklerin himayesini seçeceğini dile getiriyor. Türklerin bir ideale sahip olduğunu ama Fransızların bundan yoksun olduğunu düşünüyor.

Anadolu topraklarında Milli Mücadele devam ederken Bell, Hindistan'daki bölünmüşlükten, Hinduların Müslümanlara ve yerli prenslerin milliyetçilere karşı olmasından memnuniyet duyduğunu; Hindistan'ın Mısır gibi homojen bir yapıya sahip olmamasının İngiltere'nin lehine olduğunu düşünüyordu. Anadolu'nun doğusundaki Ermeni ve Kürt ayrışmalarını destekliyordu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN