İngiliz seyyah Lady Elizabeth Craven ve İstanbul seyahati
Lady Mary Montagu'yla birlikte İstanbul'u gören ve anlatan kadın seyyahlardan olan Lady Elizabeth Craven, bir tahterevalliyle şehri gezdi. Mektuplarında, dünyanın başkenti olması gereken İstanbul'un mutlaka görülmesi gerektiğini yazdı. Peki, İstanbul seyahati sırasında Lady Craven'i sarsan olay neydi?
Giriş Tarihi: 07.09.2019
09:26
Güncelleme Tarihi: 07.09.2019
09:36
İstanbul'da yaklaşık 75 camiyi gezmek için aldığı bir izin sayesinde, tahtırevanla Ayasofya'yı ve belirtmediği bazı diğer camileri gezer. Craven 1789'da yazdığı mektuplardan oluşan seyahat yazısında dünyanın başkenti olması gereken o şehrin (İstanbul'un) görülmesi gerektiğini yazar.
İstanbul'dan 25 Haziran'da deniz yoluyla ayrılıp, Varna ve Bükreş üzerinden Viyana'ya döner.
Bu seyahatin notları, 1789 yılında Londra'da A Journey though the Crimea to Constantinople ismiyle yayımlandı.
Seyahatnamesini oluşturan mektupları Türkiye ismiyle 1939 yılında Reşat Ekrem Koçu tarafından Türkçeye aktarıldı.
"Beyoğlu ve İstanbul sokakları gayet dardır. Araba ile geçilmez. Her katta pencereler yolun üzerine doğru çıkar. O suretle ki evin katları yükseldikçe evlerin üst katlarında oturanlar, yolun iki kenarındaki iki evden uzanıp el ele tutuşabilirler.
Türk dört adımlık bir yere dahi atla gider. Kayıktan çıkan bir adamın dört esir tarafından yed ile bir ata birkaç saniyelik bir yol için bindiğini kendim gördüm."
"Sokağa çıktığımda elçinin tahtırevanına biniyorum. Tahtırevan ile beraber altı Türk gidiyor, evvela iki Yeniçeri daima önde gitmede, yol açmaktadır.
Fakat sokağa daima böyle merasim ile çok çıkacağımı sanmıyorum. Sahilde ise elçimin kayığını daima bana hazırlanmış buldum.
Londra'nın kira arabaları gibi İstanbul'un da kayıkları var. Hepsi de pek latif bir şekilde yapılmış oymalar, altın yaldızlar, nakışlar içinde hafif ve güzel."
"Türk kayıkçılar mükemmel kürek çekiyorlar. Öyle ki çoğu genç ve güzel bu kayıkçıların canlılığı ile şehir sekenesinin umumi ataleti tezat teşkil ediyor. Ben şilteye uzanıp çubuk ile iş gören nalbant gördüm.
Öylelerini gördüm ki deniz kenarında oturuyor gökyüzünde uçurtmaları yahut da kayıklara binip dolaşan çocukları seyrederek sabahtan akşama kadar koca bir günü geçiriyorlar."