İskilipli Atıf Hoca: Tek partili dönemin kurbanı
1920'de, Meclis'in kurulmasının ardından ilk iş olarak "asker kaçaklarını yakalayıp sorgulama" amacıyla Hıyanet-i Vataniyye Kanunu çıkarılmış; olağanüstü mahkemeler kurularak kaçaklar yargılanmaya başlanmıştı. "İstiklâl Mahkemeleri" adı verilen bu mahkemeler, zamanla kuruluş misyonunun daha da dışına çıkacak, gerçekleştirilecek inkılaplara karşı en ufak bir eleştiri dahi idam sebebi olacaktı. Hatta bu kanun, bir kez de "geriye dönük" işleyecekti… İskilipli Atıf Hoca 4 Şubat 1926'da, Şapka Kanunu çıkmadan önce kaleme aldığı kitabı gerekçe gösterilerek hukuksuz bir şekilde idam edildi. Peki, İskilipli Atıf Hoca kimdir? İskilipli Atıf Hoca neden idam edildi?
Giriş Tarihi: 04.02.2019
13:55
SUÇLU OLMADIĞI HALDE 1,5 YIL SÜRGÜN HAYATI YAŞADI
31 Mart Vak'ası'nda bir hafta tutuklu kalan Mehmed Âtıf Efendi, 1913'te Mahmud Şevket Paşa'nın öldürülmesi olayında dahli olduğu gerekçesiyle Sinop'a sürüldü.
Çorum, Boğazlıyan ve Sungurlu'da yaklaşık 1,5 yıl kadar sürgün hayatı yaşadıktan sonra İstanbul'a döndü. Her iki olaydan sonra da resmî makamlar bir yanlışlığa kurban gittiğini, suçlu olmadığının anlaşıldığını ifade etmişlerdi. Dört yıl görev alamadı.
1918'den sonra Dârü'l-hilâfeti'l-aliyye Medresesi kısm-ı âlî tefsîr-i şerîf ve Medresetü'l-kudât'ta hikmet-i teşrîiyye müderrisliğine tayin edildi. 1 Ocak 1919'da da İbtidâ-i Dâhil Medresesi umum müdürlüğü idarî görevine getirildi.
İŞGAL GÜÇLERİNE VE BOLŞEVİZM’E KARŞI MÜCADELE VERDİ
19 Şubat 1919'da Mustafa Sabri Efendi'nin başkanlığında kurulan Müderrisîn Cemiyeti'nin ikinci başkanlığına tayin edildi.
Cemiyet, 24 Kasım 1919'da genel kurul toplantısında alınan karar gereğince Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Mustafa Sabri Efendi'nin şeyhülislâmlık makamına tayini üzerine başkanlığa Âtıf Efendi getirildi.
Cemiyet, ilk olarak İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalini protesto eden bir beyanname yayımladı. İskilipli, işgal kuvvetlerine ve yeni bir tehlike olarak ortaya çıkan Bolşevizm'e karşı olan beyannamelere de imza attı.
İLMİHAL VE İSLAM TARİHİ KİTABI HAZIRLATTI
Anadolu'nun çeşitli merkezlerinde şubeleri açılan Teâlî-i İslâm Cemiyeti pek çok kitap bastırarak dağıttı ve köylü çocuklarının bilgilendirilmelerine öncülük etti, ayrıca bir ilmihal ile İslâm tarihi kitabı hazırlattı.
Âtıf Efendi, Alemdar ve Mahfil gibi gazete ve dergilerde yazılar yazdı. Cenab Şahabeddin, Ömer Rıza (Doğrul) ve Süleyman Nazif ile itikadî ve fıkhî konularda kalem münakaşalarına girişti.
ASKER KAÇAKLARI İÇİN ÇIKARILAN ‘HIYANET-İ VATANİYYE’
Bu arada, yıllarca işgallere karşı savaşmış bir millete son sığınak olan bu memleketi elde tutabilmek amacıyla kurulan ilk meclis, 23 Nisan 1920'de ağır şartlar altında toplandı.
Bir asır boyunca aralıksız süren savaş Anadolu'yu bıktırmış; köyler erkeksiz, çocuklar babasız kalmıştı. Millet, bu nedenle yeni bir savaşa daha sıcak bakmıyordu.
Bu nedenle yeni meclisin ilk işi Hıyanet-i Vataniyye (Vatana İhanet) Kanunu çıkarmak oldu. Bu kanun, meclis açıldıktan sadece 6 gün sonra yasalaştı. Kanuna göre, olağanüstü mahkemeler kurulacak ve inzibatların yakaladığı kaçaklar o mahkemelerde yargılanacaktı.
Ancak, İstiklâl Mahkemeleri her geçen gün kuruluş misyonunun, yani "asker kaçaklarını yakalayıp sorgulama" amacının daha da dışına çıktı.
HUKUK KURALLARINI ALT ÜST EDEN İSTİKLAL MAHKEMELERİ
İstiklâl Mahkemeleri'nin hukuk kurallarını alt üst ettiği ilk gelişme, Aralık 1921 tarihine rastladı. Saltanat ve hilâfetin kaldırılacağının konuşulduğu bir dönemde, Konya'da bir yürüyüş gerçekleşti. Halk hilâfetin kaldırılması ihtimaline tepkiliydi.
Bu olayın ardından, meclisten oy çokluğu ile alınan karar korkunçtu: Konya'nın tümüne irticacı deniyor, hatta tüm Konya halkının tutuklanması emrediliyordu.
İstiklâl Mahkemesi, o emir üzerine harekete geçti. Üç üyeli gezici mahkeme, Konya'ya gitti ve sadece üç gün içinde, 2 bin 300 kişi tutuklandı. Tutuklananlardan 805'i, yine üç gün içinde idam edildi. Olayın ardından tarihe şu sözlerle not düşüldü: "Konya merkezde 2 bin 300 kişi tutuklanmış, 805 kişi üç gün içinde idam edilmiştir. Bin 495 kişi de kürek, kala, bende ve ömür boyu gibi çeşitli cezalara çarptırılmışlardır."
"Hukuk tarihimizin utanç yılları: İstiklâl Mahkemeleri" adlı haberimizi okumak için tıklayın.