İslam beldelerinde şehir planlaması nasıl yapılırdı?
Müslüman şehirlerinde bulunan birçok imkân, Hristiyan Avrupa'sının en gelişmiş kentlerinden 7 asır öndeydi. Medeniyetin beşiği haline gelen Sevilla ve Kurtuba gibi Müslüman şehirlerine kıyasla Paris, "Çamurlu Paris" olarak anılıyordu. Dört ana hususu temel alarak şekillenen Müslüman şehirleri, nüfusun ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanıyordu. Camiye açılan sokaklarıyla, her sosyal gruba ait farklı mahalleleriyle İslam beldelerinde toplumsal birlik nasıl korunuyor, idare ve güvenlik nasıl sağlanıyordu? Çarşıdaki dükkânlar hangi düzene göre sıralanıyor, çöp ve kanalizasyon sorunu nasıl çözülüyordu?
Giriş Tarihi: 27.11.2018
12:39
Güncelleme Tarihi: 27.11.2018
12:48
İSLAMİ HUKUK KURALLARINA UYMAK GEREKİYORDU
Şehirde halka açık ve özel alanlarla komşular ve sosyal gruplar arasındaki fiziksel ve sosyal ilişkiler konusunda İslami hukuka uymak zorunluydu.
Mesela, bir evin önünden deve üzerinde geçenlerin evin içini görememesi için, şehir genelindeki avlu duvarların deve ve binicinin toplam yüksekliğinden daha fazla olması gerektiğine dair bir kural bulunuyordu.
HER GRUBUN KENDİNE AİT MAHALLESİ BULUNUYORDU
İnsanların yaşadığı yerler ve hayat standartları, mensup oldukları aileye veya aynı aile ya da kabileden gelen sosyal gruplara dayanırdı. Her bir grup için Ahya adı verilen ayrı birer semt oluşmuştu.
Bu suretle, Kuzey Afrika'daki Mağrip gibi şehirlerde, Arap, Mağribi, Yahudi ve Endülüslüler ile Türk ve Berberi gibi farklı grupların yaşadığı mahalleler kurulmuştu.
TOPLUMSAL BİRLİK NASIL KORUNUYORDU?
Kuzey Afrika'nın bazı şehirleri Müslüman, Hristiyan ve Yahudi mahallelerine ayrılmıştı; ancak bu durum genellikle dışlanma şeklinde değil, gönüllü tercihlerle gerçekleşiyordu. Bu tür mahalleler ile akrabalık dayanışması, savunma, sosyal düzen ve ortak dini vecibeler gibi ihtiyaçlar gideriliyordu.
"Arap'ın Acem'e, Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir" diyen Hz. Muhammed'in (sav) emir ve tavsiyelerine hürmet ve riayet edildiğinden , buradaki semtleşme toplumun birlik ve bütünlüğünü olumsuz etkilemiyordu.
ÖZEL ALAN İHTİYACI NASIL KARŞILANIYORDU?
Avlulu ev tasarımı, kalabalık aile yapısının mahremiyet ihtiyacının, haremlik-selamlık uygulamasının ve güçlü toplumsal etkileşimin doğurduğu tüm gereksinimlere cevap verebiliyor; yarı özel bir alan hissi yaratıyordu.
Bunun sebebi evlerin kafesli pencereleriyle, özel kapılarıyla ve koridorlarıyla içe dönük mimariye sahip olmasıydı.
Gerçek anlamda merkezi yönetimli bir şehir planlaması yoktu. Okul, hastane, cami gibi kamu kurumları vakıf denilen özel dini kurumlar tarafından destekleniyordu; yerel düzeye inildikçe, mülkiyet hukuku yerini örfi hukuka bırakıyordu.
Hava koşulları ve arazi yapısı, dini ve kültürel inançlar, Şer'i Müslüman hukuku ve sosyo-etnik cemaatler şeklinde sıralanabilecek dört şehir gelişim kıstası sebebiyle, kentsel alanlar mahalleler halinde büyürdü.
En ortada merkez cami, bunun yanı başında bir pazaryeri ve evleri çevreleyen surun yakınında bir kale bulunur, bu yapıların tamamı karmaşık bir cadde ağıyla dış surlara bağlanırdı. Bunların dışında, surların ardındaki hayat başlardı.