İslam şehirlerinde cumba nedir?
İslam toplumunda aile hayatının gizliliği ve mahremiyet kavramı önemli bir yerdedir. Ayrıca şehirlerimizden sokaklarımıza, evlerimizden odalarımıza varana kadar pek çok alanda şekillendirici bir etkisi vardır. İslam şehirlerinde hem sokakta bu korunaklığı sağlamak hem de evin şehirle olan ilişkisini koparmamak için evlerden sokağa doğru çıkan cumbalar kullanılırdı. Peki, İslam şehirlerinde farklı coğrafyalarda cumba birimi nasıl değişiklik gösterdi, nasıl adlandırıldı ve cumba başka hangi işlevler için kullanıldı?
Giriş Tarihi: 14.03.2022
17:22
Güncelleme Tarihi: 16.04.2022
10:53
Sesli dinlemek için tıklayınız.
🔸 Suudi Arabistan'ın ünlü şehirlerinden biri olan Cidde'nin içinde Eski Cidde diye anılan bir yer vardır. Alanı çok küçük olan bölgenin içerisinde Osmanlı izlerini yoğun bir şekilde görmek mümkündür.
🔸 Özellikle bu bölgenin içerisinde ahşap cumbalı ve dar sokak özellikli çok sayıda tarihi ve klasik bina bulunur.
🔸 Mekke ve Taif'de de cumbaya sahip pek çok ev vardı. Fakat İngilizler bölgeye hakim olduğu yıllarda kültürel mirasın akışını engellemek için tüm bu yapıları yıktılar.
(x) İslam mimarisinde ilk minare nerede inşa edilmiştir?
🔸 Türk evinde karşılaştığımız cumba yapısı kısmen değişerek, Mısır coğrafyasına ayak uydurarak, farklı birtakım işlevler kazanarak geleneksel mimari bir öğeye dönüşür.
🔸 O bölgede farklı bir isim kazanarak maşrabiye olarak adlandırılmaya başlar.
🔸 Maşrabiyenin kökeni ve ilk ne zaman kullanıldığı bilinmemekte ancak 12. yüzyılın sonlarından Abbasi dönemine ait birkaç örnek bulunuyor.
(x) Mağrib mimarisine özgü İslami eserler
🔸 Fâtımîler döneminde yaygınlaşmakla birlikte Memlûk ve Osmanlı dönemlerinde en yoğun şekilde kullanıldığını görürüz.
🔸 Maşrabiyeler, cumbadan biraz farklı olarak kafes şeklinde inşa edilir ve genellikle ikinci ya da daha üst katlarda pencere ve balkonların etrafında çevrilerek oluşur.
Özellikle pandemi dönemi ile dünyamızın evimiz kadar olduğu zamanlar gösterdi ki, evimizde nefes alabileceğimiz, önünde birkaç saat oturup, günlük hayatı seyredebileceğimiz mekanlara ihtiyaç var. Her ne kadar balkon kültürü gelişip bugünkü gelişmiş halini almış olsa da hala sokak perspektifinde cumbaların oluşturduğu nispeti oluşturamıyor. Mekanlarımız bize ya topoğrafyayı hiçe sayarak küt dikdörtgen ızgara modeli ile oluşturulmuş şehirlerden kalan bir monotonluk sunuyor ya da bağlamından kopuk, her yerde inşa edilebilir kompleks siteleri dayatıyor. Sokaklardaki hareketlilik, malzemedeki özgünlük, zaman zaman farklılaşıp insanına sürprizlerle kapı açan, merak ettiren, dolandıran, gezdiren ve gezmek hissini uyandıran şehir yüzeylerinden bihaber tek düze betonarme, ruhsuz yapılara hapseden bir karakteristik, cumbadaki özgünlük ve bütünlüğün bütün bütün aksine Osmanlı'nın yadigarı semtlerde belirmeye başlıyor… Cumbanın mahremiyetine ve bize açtığı pencereye her adımımızda maksimum ihtiyaç duyuyoruz.
(x) İslam uygarlığında mimari eserlerin ağırlığını taşıyan kemerler