İslam'da hayvana eziyetin cezası neydi?
Peygamber Efendimiz'den önce, zayıf insanlara ve kadınlara bile değer verilmiyordu. Böyle bir toplumda hayvanların hiç dikkate alınmayacağı aşikardır. Zavallı hayvanlar hem insanlara hizmet ediyor hem de bin bir çile ve ıztırap içinde yaşıyorlardı. Rasulullah gelince onlar da zulümden kurtulup rahata erdiler. Hayvanların günlük hayatımızda önemli bir yer işgal ettiği, dünyayı adeta onlarla paylaştığımız, bu sebeple hayvanlara karşı da bazı sorumluluklarımızın olduğu bir gerçektir. Peki, İslam'da hayvan hakları nelerdir?
Giriş Tarihi: 04.10.2019
14:46
Güncelleme Tarihi: 04.10.2019
15:14
ALLAH, HAYVANLARA İYİ DAVRANMAMIZI EMREDER
Sahâbeden Ebu'd-Derdâ -radıyallahu anh- bir gün develerine çok fazla yük vuran insanlara rastlamıştı. Deve, yükün ağırlığından ayağa kalkamıyordu. Ebu'd-Derdâ -radıyallahu anh- hemen devenin üzerindeki fazlalıkları atıp hayvanı ayağa kaldırdıktan sonra sahiplerine şöyle dedi:
"–Eğer Allah Teâlâ, hayvanlara yaptığınız eziyetleri affederse, size büyük bir mağfirette bulunmuş olur. Ben Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in şöyle buyurduğunu işittim:
«Allah Teâlâ bu dilsiz hayvanlara iyi davranmanızı emrediyor! Verimli bir arâziden geçiyorsanız hayvanların biraz otlamasına müsâade edin! Kurak bir yerden geçiyorsanız oradan çabuk geçin, bu tür yerlerde fazla oyalanarak hayvanlara sıkıntı ve zarar vermeyin!» " (İbn-i Hacer, el-Metâlibü'l-Âliye , IX, 346/1978)
HAYVANLARA KARŞI GÖSTERİLEN NEZAKET VE İNCELİKLER
Efendimizin bu talimatları neticesinde, İslâm'dan önce insanların bile göremediği nezaket ve inceliği, Müslümanlar hayvanlara gösteriyorlardı. Bir defasında Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Mekke'ye gitmek üzere ihramlı olarak Medine'den çıkmıştı. Üsâye mevkiine geldi. Burası Ruveyse ile Arc arasında bir yer idi. Burada, gölgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan gördü. Âlemlerin Efendisi, ashabından bir şahsa, herkes geçinceye kadar ceylanın yanında bekleyip kimseye hayvanı tedirgin ve rahatsız ettirmemesini emretti.
(Muvatta' , Hacc, 79; Nesâî, Hacc, 78)
Yine Peygamberimiz ve ashâbı, fethetmek üzere Mekke'ye doğru ilerlerken, hayvanlara muâmele husûsunda muhteşem bir tablo daha sergilendi. Bu tavır, Hâlık'ın nazarıyla mahlûkâta bakış tarzının da bir ifâdesiydi. Âlemlerin Efendisi, on bin kişilik muhteşem ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talûb'a doğru giderken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashâbından Cuayl bin Sürâka 'yı yanına çağırarak onu bu kelp ve yavrularının başına nöbetçi dikti. Anne kelbin ve yavrularının İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulundu.
(Vâkıdî, II, 804)
SÜLEYMAN ALEYHİSSELAM İLE KARINCA
Öyle anlaşılıyor ki, Cenâb-ı Hak, ufak bir karıncanın bile rahatsız edilmesini istemiyor. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de Süleyman -aleyhisselâm- 'ın muhteşem ordusunun, farkına varmadan karıncaları eziverme korkusuyla son derece hassas davrandığına işâret edilir. (Bkz. en-Neml, 18)
Bu hassâsiyetin güzel bir misâlini de Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri vermiştir. Bir defasında o, Mekke'den gelirken Hemedan'a uğramıştı. Oradan çörek otu satın aldı. Memleketi Bistâm'a vardığında, aldığı çörek otunun içinde birkaç karınca gördü.
"–Bu karıncaları vatan-cüdâ etmişim!" diyerek kalktı ve onları tekrar Hemedan'a götürüp aldığı yere bıraktı. (Feridüddin Attâr, Tezkiretü'l-Evliyâ , I, 176)