İstanbul’a gelen kadın seyyahtan Ramazan anıları
Dorina Neave, Osmanlı topraklarına sefaret görevlisi olarak atanan babası sayesinde gelmişti. Onun İstanbul'a ayak bastığı 1881 yılı, Sultan II. Abdülhamid'in saltanat dönemine rastlar. Lady Neave, oryantal bir tablo gibi gördüğü İstanbul'u ve o devrin sosyal hayatını anılarında kaleme alır ve Ramazan'a dair oldukça ilginç detaylara değinir. Fikriyat olarak, İstanbul'a gelen kadın seyyah Dorina Neave'in Ramazan anılarını sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 08.05.2019
08:49
Güncelleme Tarihi: 08.05.2019
08:52
‘HİÇ BÖYLE DEHŞET BİR ŞEY GÖRMEMİŞTİM’
Dorina Neave, İstanbul'da olduğu dönem boyunca pek çok gözlem yapma imkânı bulmuş, bu gözlemlerini şu sözlerle kaleme almıştı:
"Konstantinopolis, 1894 yazının doruk noktasına ulaştığı o güzel ve sakin Temmuz gününde korkunç bir depremle derinden sarsılmıştı. Hayatımda hiç böyle dehşet bir şey görmemiştim."
‘SON 20 YILIN EN ŞİDDETLİ SARSINTISI’
"Bu beklenmedik vakalar ülkesinde son 20 yılın en şiddetli sarsıntısını tam anlamıyla yaşadık. En cesur yüreklere bile dehşet saçan bu zelzele, sadece insanları değil hayvanları da etkilemişti.
Deniz adeta kükredi ve titremeye başlayan odanın duvarlarındaki sıvalar döküldü. Hemen ardından gelen şiddetli sarsıntıyla bütün ev sallandı."
DEPREM HAKKINDAKİ İLGİNÇ BATIL İNANÇ
"O sırada iki kız kardeşim ve ben, iki Rum terziyle birlikte bir odadaydık. Rum kızlar "Siasmos, Siasmos!" diye haykırarak oturmamızı söylediler.
Zira deprem sırasında yere düşenin bir daha kalkamayacağına dair yerleşik bir batıl inançları vardı."
‘MİNARELERİN TEPELERİ AŞAĞI DÜŞÜYORDU’
"Her yanda bacalar ve duvarlar yıkılıyor, minarelerin tepeleri aşağı düşüyor ve kocaman toz bulutları yükseliyordu.
Kendini sokağa atan korku dolu kadınların ve çocukların çığlıklarını ve ihtiyar adamların bağırışlarını bastıracak şekilde havlayan köpekler, anıran eşekler, kişneyen atlar, öten horozlar bulunuyordu."
‘ESKİ İSTANBUL MAHALLESİ YOK OLMUŞTU’
"Korku içinde çırpınan ve bir araya toplaşan küçük kuşlar, hüküm süren dehşet ve kargaşayı iyice artırıyordu.
Türklerin yaşadığı eski İstanbul mahallesinin toz bulutları içinde yok olduğuna dair söylentiler yayılıyordu ve Asya kıtasından karşıya baktığımızda da görünen buydu."