İstanbul’da bir ilim akademisi: İbnülemin Mahmud Kemal'in konağı
Osmanlı'da konaklar, kültür merkezi hüviyetini taşırdı. İlim erbabını himaye eden devlet adamları, haftanın belirli günleri konaklarında meclisler, sohbet grupları oluşturarak sanatın ilerlemesini sağlardı. Bu edebiyat mahfillerinden biri de son Osmanlı alimlerinden İbnülemin Mahmud Kemal'in konağıydı. "Dârülkemâl" adıyla da anılan bu ev, ilim ve sanat çevresinden seçkin simaların, her hafta uzun geceler etrafında buluştuğu son ocak oldu. Peki, İbnülemin Mahmud Kemal'in meclisinin kuralları neydi? İbnülemin Mahmud Kemal Konağı'ndaki meclislere kimler katılırdı?
Giriş Tarihi: 18.01.2022
19:02
Güncelleme Tarihi: 03.01.2024
10:15
🔸 Mühürdar Mehmed Emin Paşa Konağı'nın özellikleri, yakınlarından Turgut Kut'un verdiği bilgiye göre şöyleydi:
◾ "Sokağın sol başındaki araba kapısının kapalı olduğu konağa, bahçeye açılan diğer kapıdan girilirdi. Daima loş olan birinci katta neler olduğu anlaşılmaz, buradan tahta bir sundurmayla üst kata çıkılırdı. Her iki tarafta da odaların bulunduğu bu geniş salonun duvarlarında bir milim yer kalmayacak şekilde her yerde güzel hatlar, levhalar, fotoğraflar asılıydı. Dolaplarda el yazması ağırlıklı bir sürü kitap diziliydi.
◾ Sol taraftaki oda, adeta bir "panayır yerine" benzerdi. Her yer kâğıt torbaları, dergiler, kesilmiş ve fişlenmiş gazete kupürleri ve takvim yapraklarıyla doluydu. Üstad, kısa bir süre konuşacağı misafirlerini burada ağırlardı.
◾ Çalışma odasının yanında büyük bir oda vardı. İşte burası, mahfilin toplandığı yerdi. Küçük bir müzeye benzeyen bu odanın bir köşesinde çini bir soba vardı."
İbnülemin'in George Bernard Shaw manzumesi
❗ Bilgi notu: Turgut Kut kimdir? Eski harfli yazma ve basma eserler uzmanıydı. İbnülemin, Turgut Kut'un büyük babasının yakın dostuydu ve ailece sık sık görüşürlerdi. Uzun yıllar kütüphanecilik yapan Kut, çeşitli ansiklopedilere makaleler yazdı.
İLİM VE SANATIN SON OCAĞI
🔸 Konak, Cumhuriyet döneminde de önemli hüviyetini devam ettirdi ve tarihe gömülmek üzere olan bir kültürü yaşattı. Elli yılı aşkın süre devam eden mecliste edebiyattan tasavvufa, hattan musikiye, önemli sima ve vakalara kadar her türlü bahis konuşulurdu.
◾ İbnülemin'in yaşadığı konak, ilim ve sanat çevresinden seçkin simaların, her hafta uzun geceler boyunca buluştuğu son ocak oldu.
Fikriyat'ın kıymetli yazarı Prof. Uğur Derman'ın kaleminden İbnülemin Mahmud Kemal Bey
İBNÜLEMİN MECLİSİNİN KURALLARI
🔸 İbnülemin'in idare ettiği bu meclisin kendisine göre bir adabı, kuralı vardı. Ev sahibinin layık bulduğu her yaştan, her meslekten kimse bu toplantılara katılabilirdi.
🔸 Mahfil, yoldan gelip geçenlere açık değildi. Buraya devam edebilmek için mutlaka bir alanda özel bir kabiliyete sahip olmak şarttı
🔸 İbnülemin, konağına gelenleri ilmine, statüsüne göre salondaki koltuklara oturturdu. Sohbetine pek hazzetmediği kişilerin yeri genelde çini sobanın arkası olurdu.
🔸 İbnülemin'in yakınlarından Turgut Kut, bu konaktaki meclisi anlatırken onun karşısındaki koltuklara genellikle Mükrimin Halil Yinanç ile Osman Nuri Ergin'in oturduğunu belirtir. İbnülemin'i konuşturmak isteyen bu ikili önce aralarında fısıldaşır sonrasında onları duyan üstad, hangi konu üzerine konuştuklarını sorardı. Ardından sohbet başlatılırdı.
Mükrimin Halil Yinanç kimdir?
🔸 Bu meclis, aynı zamanda klasik Türk musikisinin ayakta kalmasını sağladı. Gece sonunda devrin önde gelen musikişinasları tarafından icra edilen unutulmaz fasıllar sayesinde klasik musiki devam etti.
🔸 Musikişinaslar bestelerini icra etmeden önce akşam namazı cemaatle kılınır, sonra yemek yenip kahve içilirdi.
🔸 Yatsı namazına kadar sohbet edilirdi . Ezan okunmasıyla tekrar cemaatle namaz kılınırdı. Ardından musiki faslı başlardı. Gecenin sonunda meclis dağılmadan na't, ilahi ve daima bir aşr-i şerîf tilaveti okunurdu.
🔸 Meclis, genellikle Pazartesi akşamları toplanırdı. Onun Pazartesi sohbetleri hakkında şu beyit yazıldı:
"Hanendegân-ü üdeba saf beste meclisine; İbnülemin faslı denür her Pazartesine."
◾ Edebiyatımızın önemli profesörlerinden Orhan Okay, bu konağın önemini şöyle belirtir: "İbnü'l- Emin, babasının ölümünden sonra Bayezit'deki konağında sohbet geleneğini devam ettirmiş, o çevre içinde pek çok şahsiyetin yetişmesinde rol oynamıştır. O devri yaşayıp onun konağından geçmiş olanların hatırlarında zengin bilgiler, derin tarih kültürü, lezzetli sohbetler ve bütün bunlara katışmış fıkralar dikkati çeker."
❗Bilgi notu: Orhan Okay kimdir? 1931 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nun Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Boğaziçi, Marmara, Fatih ve 29 Mayıs Üniversitelerinde dersler verdi. Türk kültür ve sanat hayatına büyük katkıları olan bir ilim insanıdır.
🔸Konaktaki meclisler pek çok yazarın hatıralarında anlatıldı. Bu isimlerden biri Mithat Cemal Kuntay'dı. Öyle ki onun Mehmet Akif ile dostluğunun temelleri de burada atıldı. Mithat Cemal, o zaman hayatta olan İbnülemin'in babası Mehmed Emin Paşa döneminde düzenlenen bir meclisi şöyle anlattı:
◾ "Bu odanın dört duvarından ikisinde Türk ve Acem hattatlarının el yazıları… Bu yazıların Türkçe olanları bile lamelifleriyle bana o zaman Arapçadır hissini verir, yanlış yapacağım diye korkumdan yüksek sesle okumazdım. Üçüncü duvarda çürük kaplı, ruhanî ciltli kitaplarla dolu kütüphane. İçinden Abdülhamid'in, III. Selim'in el yazılarını İbnülemin Mahmut Kemal Bey'in çıkarıp misafirlerine uzaktan gösterdiği cilbendler… Dördüncü duvar hep pencere… Ve bu pencerelere asıldığı için perde sandığım sevailer, buhara işlemeleri…
◾ Bu odada dünya içkilerinden yalnız ikisi malûmdu: Devetüyü renginde kulpsuz fincanlarda Yemen kahveleri… Bir de misafirler yudum yudum içmezlerse İbnülemin Mahmut Kemal Bey'in halâvetine yandığı turunç şerbetleri…
◾ Bu odada levhaların, kitapların üzerindeki tozlar bir veli türbesinin toprak zerreleri gibi mukaddesti. Hizmetçi bu mukaddes şeylere ancak ev sahibinin izniyle yalnız ayda bir defa el sürebilirdi.
❗Bilgi notu: Mithat Cemal Kuntay kimdir? 1885 yılında İstanbul'da doğan Mithat Cemal Kuntay, yazar, şair ve hukukçuydu. Mithat Cemal, Milli Mücadele yıllarında yazdığı hamasi şiirleri, Üç İstanbul adlı romanı, Namık Kemal ve Mehmet Akif biyografileriyle tanındı.