İstanbul'da boğazın incisi 10 yalı camii
Avrupa ile Asya'yı birleştiren 8 bin yıllık geçmişiyle imparatorluklara başkentlik yapan İstanbul'un boğaz manzaralı camileri, asırlar boyunca şehrin güzelliklerine güzellik katmaya devam ediyor. Genellikle kalabalık cemaatleri olmayan bu camiler, caddeden bir adım atıp ayak bastığınız anda sükunetleriyle sizi dünyadan soyutlayabilecek huzur dolu ibadethanelerdir. İşte İstanbul'da boğazın incisi olan 10 yalı camii...
Giriş Tarihi: 15.05.2020
16:47
Güncelleme Tarihi: 15.05.2020
16:49
Caminin mimari planı dikdörtgendir. Cami etrafını çevreleyen avlunun kuzeydoğusunda yer alır. Avluya güneydoğu cadde üzerinden giriş düzenlenmiştir. giriş Ahşap, kutu gibi bir yapı olan caminin yerden yaklaşık 4 metre yükseklikte, oldukça bir minaresi vardır. Dikdörtgen planlı ahşap caminin; minberi ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Kuzguncuk'taki bu cami 1860'ta ilk etapta mescit olarak yapılmış, 1889'ta camiye dönüştürülmüş. Ahşap minaresi tek şerefeli olan bu cami, 2013 yılında başlayan uzun bir restorasyon çalışmasından sonra 2017 yılında yeniden ibadete açılmıştır.
Birbirine selam duran iki Mihrimah Sultan Camii
KAYMAK MUSTAFA PAŞA CAMİİ
Kuleli Caddesi üzerinde bulunan Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Cami, Sultan III. Ahmet döneminde 1720 yılında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın damadı kaptan-ı deryalık yapmış olan Nişancı Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kuleli Askeri Lisesi'nin hemen yanı başında, denize sıfır olan bu cami, Boğaz'ın en güzel yalı camilerindendir.
Yapımı 66 yıl süren Osmanlı camisi: Yeni Camii
Ahşap çatılı yapıya, ahşap son cemaat yeri ve hünkar mahfili 1837 yılında Sultan II. Mahmut tarafından ilave ettirilmiştir. Cami 1990'lı yılların başında esaslı bir onarımdan geçmiş ve bu çalışma sonrası, son cemaat yerinin üstü kadınlar mahfili olarak düzenlenmiştir. Caminin 2018 yılında aslına uygun olarak restorasyonu başlamıştır ve ibadete kapalıdır. Tek minareli ve tek şerefeli olan bu cami, Kulebahçe Mescidi, Kuleli Ocağı Mescidi ve Kuleli Cami olarak da bilinir.
BEYLERBEYİ HAMİD-İ EVVEL CAMİ
Beylerbeyi Cami ya da diğer bilinen adıyla Hamid-i Evvel Camii İstanbul'un Beylerbeyi semtinde bulunan 18. yüzyıl yapısı bir selatin camisidir. İstanbul'daki yalı camilerinin en güzellerinden kabul edilen yapı, eski Beylerbeyi (Istavroz) Sarayı'nın Hırka-i Şerif hücresi dairesinin bulunduğu yere Sultan I. Abdülhamid tarafından annesi Rabia Sermi Sultan'ın anısına yaptırılmış ve 15 Ağustos 1778'de ibadete açılmıştır. Padişahın Bahçekapı'da inşa ettirdiği külliyenin doğal bir devamı olarak görülür.Kaynaklarda caminin mimarına dair kesin bilgi yoktur. Kimi kaynaklara göre caminin mimarı dönemin Baş Mimarı Mehmed Tahir Ağa'dır; kimi kaynaklara göre mimarı belirsizdir.
Mimari özelliklerine bakıldığında cami Barok üslupta olup taşıyıcı duvarları kesme taştan inşa edilmiştir. Merkezi tek kubbeli mihrab üstü yarım bir kubbe ile vurgulanmış sekizgen tabana oturan bir yapıdır. Ana giriş deniz tarafındandır. Günümüzde kullanılmayan bu girişin hemen önünde caminin önüne gelen padişahın ata binişini kolaylaştıracak biniş taşı bulunur. Son cemaat yerine deniz tarafından on bir basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Son cemaat yerinin doğusunda küçük bir oda yer almaktadır. Bu odanın kayyum odası olarak düşünülmüş olması muhtemeldir.55 pencereli ve iç mekânda kalem işleriyle süslü duvarlarda hem Osmanlı hem de Avrupa çinileri göze çarpar. Kubbe kasnağında Yesârîzâde'nin celî sülüsle yazdığı ve 1945 yılındaki tamirde hattat Halim'in yenilediği "esmâ-i hüsnâ" bir kuşak halinde dolanır.
Beylerbeyi ve onu takip eden selatin camilerinin en önemli özellikleri, cuma namazı için gelen padişahın hünkar mahfiline geçinceye kadar dinlenmesi ve küçük kabulleri yapması için öteden beri camilerin bitişiğinde inşa edilen hünkar kasırlarının mi bünyesine dahil edilmeleridir.
Caminin zemini sürekli su akıntılarının etkisinde olduğundan inşasından kısa bir süre sonra 1810 – 1811 yıllarında II.Mahmut'un devrinde değişikliğe uğramıştır. Son cemaat yeri değiştirilmiş ve minaresi yıkılarak iki yeni minare eklendiği gibi caminin güneyine muvakkithane, deniz kıyısında dört cepheli çeşme ve muvakkithanenin yanına hünkar dairesi inşa edilmiştir. 19. yüzyıl boyunca çeşitli onarımlar geçiren yapı, 1894 depreminde büyük hasar görür. 1969 yılında ise ciddi bir restorasyondan geçmiştir.
Beylerbeyi Camisi 13 Mart 1983 tarihinde bitişiğinde bulunan Debreli İsmail Paşa yalısında çıkan yangında kubbesinin ahşap bölümü zarar görerek çökmüştür. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hızlı bir şekilde restore edilerek 29 Mayıs 1983 tarihinde tekrar ibadete açılmıştır. 2013 yılında Vakıflar müdürlüğü tarafından başlatılan restorasyon çalışmaları sona ermiş ve cami tekrar açılmıştır. Şu an hâlen kullanılır vaziyettedir.