İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet'in emriyle inşa edilen 5 kuruluş
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra şehri ihya etmek amacıyla derhal faaliyete geçti. Peki ya, onun istediği ilk beş kuruluşun hangileri olduğunu biliyor musunuz? Ya da o kuruluşların günümüze dek ulaştığını ve halen hizmet verdiğini? İstanbul'da Fatih Sultan Mehmet'in emriyle inşa edilen 5 kuruluşu ve hikayelerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 18.04.2019
16:45
Güncelleme Tarihi: 30.03.2021
09:14
SULTAN MAHMUD DÖNEMİNDE MODERN BİR YAPIYA KAVUŞTU
I. Mahmud döneminde, yani 1700'lü yılların ortalarında yeni eklemeler gerçekleşir. Sanayi devri olan 1800'lü yılların ortalarında ise tesise haddehane, dökümhane, demirhane ve çelik fırınlar eklenir; tesis bünyesinde küçük çekiç fabrikası kurulur ve tersane tam anlamıyla modern bir sanayi tesisi görünümüne kavuşturulur.
Deniz Kuvvetleri bünyesinde üretim gerçekleştiren tersanenin bir bölümü, Cumhuriyet'in ilk yıllarında (1925), Seyr-i Sefain İdaresi'ne verilir. Bu idare altında da üretim 1932 yılına kadar devam eder. 1932 yılında ise bugünkü Haliç Tersanesi bölümüne taşınır. Takvimler 1939'u gösterdiğinde ise tersane bünyesinde bir liman atölyesi kurulur. Atölyede 5 yıl boyunca mavna, duba ve çeşitli deniz araçlarının tamiri gerçekleşir.
GÜNÜMÜZDE DE HİZMET VERİYOR
1944 yılında tersane Devlet Denizyolları İşletmesi'ne devredilir ve bakım onarım işlerine bu şekilde devam eder.
1952 yılında kurulan Denizcilik Bankası münasebetiyle 1953 yılında bağımsız bir ünite haline getirilerek Camialtı Tersanesi adını alır ve her türlü bakım, onarım ve gemi parçası imal işlerini gerçekleştirmeye devam eder.
İlerleyen yıllarda tersanenin iş hacmi artırılarak tersaneye makine, elektrik, inşa ve döküm bölümleri eklenir. 1981'de sac raspalama ve boyama birimlerinin de eklendiği tesis 1984'te Türkiye Gemi sanayi AŞ'ye bağlanır.
Tersane günümüzde gelişen teknoloji ve artan kapasitesiyle bakım onarım ve imal işleri yapmaya devam eder.
TERSANE-İ ÂMİRE (TAŞKIZAK TERSANESİ)
Taşkızak Tersanesi, oldukça eski bir kuruluştur. İstanbul'un fethinden çok kısa bir süre sonra, 1455'te Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilir. Kuruluş yıllarında elbette bir sanayi tesisi özelliği göstermez, fakat üzerinden geçen birkaç asır onu çok teşekküllü bir sanayi kuruluşu haline getirir.
1455 yılında Haliç kıyılarında gemi inşası için kurulan birkaç kızakla çalışmaya başlayan Taşkızak Tersanesi, her padişah devrinde daha da genişletilerek üretimine devam eder. Bu şekilde yüz kadar tersane gözü inşa edilir.
Önceleri kayık, karamürsel, aktarma, at kayığı, çektiri gibi nispeten küçük ahşap gemiler yapılırken ilerleyen yıllarda, özellikle 1700'lü yıllar ve sonrasında daha büyük gemiler inşa edilmeye başlanır. III. Selim döneminde (1789-1807) tersaneye bir dökümhane eklenir ve yurtdışından getirilen mühendislerle tersanenin üretim kapasitesi artırılır.
İLK DENİZALTI BURADA ÜRETİLDİ
Akdeniz'i bir Türk gölü haline getiren birçok savaş gemisinin yanında yolcu gemileri de üreten tersanenin önemli bir özelliği, dünyada su altından hedefe torpido atan ilk denizaltının montajının burada tamamlanmasıdır.
1886'da hükümet tarafından İngiltere'ye denizaltı gemi parçaları için sipariş verilir. Yapımı tamamlanan parçalar Taşkızak Tersanesi'ne getirilerek monte edilir. Abdülhamid ve Abdülmecid isimli iki denizaltı montajları tamamlanır tamamlanmaz büyük bir törenle Haliç sularına indirilir.
Bu denizaltıların su taşırma miktarı 160 tondur. Yani suyun altına geçiş yaparken 160 ton ağırlığında su yukarı çıkar. 100 kader uzunlukları, 12 kadem genişlikleri vardır.
İSTANBUL’UN İŞGALİ SIRASINDA TERSANE BOŞALTILDI
Ayrıca 100 kadem kadar suyun içine dalma özellikleri, su altında 3 mil, üstünde ise 10 mil hız yapma kapasitelerine sahiptirler. Yine 8 ton kömür alıp, 250 beygir gücündeki buhar makineleriyle su üstünde 50 mil, su altında ise 12 mil uzağa gidebilmektedirler.
Tersane, Birinci Dünya Savaşı'na kadar çeşitli bakım onarım ve eklemelerle üretimine devam eder. Birinci Dünya Savaşı ve İstanbul'un işgali tersanenin boşaltılmasını gerekli kılar.
Tersane Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Lozan Antlaşması'nın Boğazlar'la ilgili hükmü gereğince askeri gemi imal edemez duruma gelir. Bu sebeple Gölcük'e nakledilir. Binalar ise Seyr-i Sefain İdaresi ile İnhisarlar İdaresi'ne verilir.