İstanbul'daki camilerin ilginç hikayeleri
İstanbul denilince akla ilk gelenlerden biri de yüzyıllardır şehrin siluetinin eşsiz parçaları olan camilerdir. Şehrin kimliğinin en önemli parçalarından biri olan camilerle ilgili bilgiler ise bu zenginlik karşısında eksiktir. Cami yaptırmak için Sultan III. Murad'dan yer isteyen ve kaptan-ı derya olduğu için camiyi denize yaptırması söylenen Kılıç Ali Paşa'nın, denizi toprakla doldurtarak yaptırdığı caminin hikayesini biliyor musunuz? İşte İstanbul'daki 20 caminin ilginç hikayeleri...
Giriş Tarihi: 08.10.2019
15:40
Güncelleme Tarihi: 08.10.2019
16:13
Adını evliyaya kaptıran cami
Laleli Camii padişah Üçüncü Mustafa tarafından yaptırıldı. Yaptırdığı hiçbir camiye adını vermeyen sultan, Laleli Camii'ne adını vermeyi düşünmektedir. Caminin şekillendiği günlerde o civarda yaşayan Laleli Baba'yı da ziyaret eder. Ziyaret esnasında aralarında tatsız bir konuşma geçer. Sultan, bu olaydan birkaç gün sonra rahatsızlanır. Hekimler derdine çare bulamayınca Üçüncü Mustafa'nın aklı başına gelir. "Boşuna uğraşıyoruz, bu derdin ilacı Laleli Baba'da" der ve yaşlı dervişin huzuruna koşup affını ister. İyileşince de ince bir espriyle, "Kendi adımıza bir cami yaptırdık, onu da şeyhe kaptırdık" der ve camiye onun ismini verir.
Caminin planı kare olup kubbesini altı yarım kubbe çevrelemektedir. Hünkar mahfili sol taraftadır. Birer şerefeli iki minaresi vardır. Sol taraftaki minare, cami inşasından altı yıl sonra yapılmıştır. Binanın ön tarafı ileriye doğru bir çıkıntı teşkil ederken yanlarda Yeni Cami'de olduğu gibi sütunlu galeriler vardır. Ortada sekiz köşeli planda yükselen orta duvarlar üzerine inşa olunan bir kasnak üstüne tek bir kubbe yerleştirilmiş ve duvar köşelerine birer ağırlık kuleleri yapılmıştır.
Aziz Mahmud Hüdai Efendi Camii
Üsküdar'da bulunan camiyi, Mihrimah Sultan ve Rüstem Paşa'nın kızı Ayşe Hanım Sultan Yaptırmıştır. Eser 1594 tarihinde Aziz Mahmud Hüdaî Efendi adına yapıldığından, bu isimle anılmaktadır.
Aziz Mahmud Hüdaî Efendi Camii, bir bakıma Hırka-i Şerif 'in Fatih'e kattığı manevi zenginliğin bir benzerini Üsküdar'a katmıştır. Cami, çevresindeki imaret, türbe, kütüphane, hünkâr mahfili, çeşme, derviş hücreleri, şeyh evi, fırın ve bir hamamdan oluşmaktadır. Yaklaşık 10.000 metrekarelik çok geniş bir alana yayılan bu külliyede, dergâhın çok büyük olan vakıflarının hesapları yapıldığı gibi, kıymetli mücevherat da saklanmaktaydı.
III. Murat ve I. Ahmed'in saygısını kazanan Aziz Mahmut Hüdayi'nin Sevenleri için şu duası meşhurdur: "Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin."
Planı padişaha ait olan bir cami
Yıldız Camii, s on dönem Osmanlı cami mimarisinde benzeri olmayan bir örnektir. Barbaros Bulvarı'nda Yıldız Sarayı yolu üzerindeki cami, 1885-1886 yılları arasında Sultan II. Abdülhamid tarafından Nikolaki Kalfa'ya yaptırıldı. Hamidiye ya da halk arasındaki adıyla Yıldız Camii'nin planı yine Abdülhamid tarafından çizildi. Bu nedenle planı bir padişah tarafından çizilen tek cami özelliğine sahiptir. Ayrıca Abdülhamid bu caminin ahşap kafeslerini de kendisi yapmıştır.
Deniz üzerine kurulan tek camii
Kaptan-ı derya tarafından 1580 yılında Mimar Sinan'a yaptırılan Kılıç Ali Paşa Camii denizin üzerine inşa edildi. Kılıç Ali Paşa, devrin padişahı III. Murat'tan cami yaptırmak için yer ister. Padişah ise, "Sen deryaların serdarısın, gücün yetiyorsa derya üzerine bir cami yap" der. Bu duruma çok üzülen Kılıç Ali Paşa, Mimar Sinan'ı kendine mimar olarak tutar ve Tophane Rıhtımı'nın kenarına taş, toprak, moloz taşımaya başlar ve caminin yapımına başlar.
66 yıla 66 kubbe
Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan büyük camilerden biri olan Yeni Camii, İstanbul siluetinin olmazsa olmazlarındandır. Bir İstanbul selatin camisinin inşası 2-7 yıl sürmesine rağmen, Yeni Cami'nin inşaatı tam 66 yıl sürdü. Kubbelerinin sayısı, sanki bu duruma nazire yaparmışcasına 66'dır.