Arama

İstanbul'un anlam kattığı deyimler ve sıra dışı öyküleri

"Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud" deyiminin hikayesini biliyor musunuz? Peki ya "püsküllü bela" deyiminin Osmanlı'da yaygınlaşan hangi obje için kullanıldığını? Veya "Üsküdar'da sabah oldu" sözünün müezzinlerle ilgisinin ne olduğunu? Dilimizden düşmeyen birçok deyimin, taşı toprağı altın İstanbul'un eşsiz tarihiyle bütünleşen öykülerini sizlerle buluşturuyoruz.

Konuklarını tanıyamasa da önemli ve zengin şahıslar olduklarını anlayan ev sahibi, sabah ona borcunu soran sultana "Bin bir altın" cevabını verir. Bu cevabın şaşkınlıkla karşılanması üzerine ise ateşe bin altın değeri kendisinin biçtiğini, gecelik konaklamanın ise bir altın olduğunu söyler.

"Ateş pahası" deyimi, bu hadise üzerine doğmuştur ve ederinden fazla, çok pahalı şeyler için bugün de yaygın bir şekilde kullanılır.

  • 9
  • 22
BULGURLU’YA GELİN GİTMEK
BULGURLU’YA GELİN GİTMEK

Eskiden İstanbul'da bir işte gereğinden fazla telaş gösterenlerin acelesi, "Bulgurlu'ya gelin mi gidiyorsun?" sözleriyle karşılanırdı. Çamlıca'nın sayfiye, Bulgurlu'nun ise onun gözde köylerinden biri olduğu yıllarda, halk arasında yaygın olarak kullanılan bu deyimin kaynağını Reşad Ekrem Koçu, Üsküdarlı Hoca Vasıf 'tan nakleder.

"Bulgurlu Köyü, suyu ve havası gayetle lâtif bir köydür; ayrıca kadimden beri de pehlivan yatağıdır, yani erkek çocukları bu ananevi millî sporumuzla yoğrularak yetişir, serpilir, büyürler; su, hava, spor Bulgurlu'yu erkeklerinin, delikanlılarının güzelliği ile meşhur kılmıştı. Civar köylerin gelinlik çağındaki kızları, bu köye gelin gidebilmek için can atarlardı."

  • 10
  • 22

"Bulgurlu'nun köy düğünleri de pek meşhurdu, pehlivan güreşleri ve at yarışları ile dokuz gün sürerdi, gelinlik kız, bu dokuz günlük düğünün adeta bir sultanı olurdu. Güzel bir ananedir, Bulgurlu'da oğlan anaları gelinlerine öz kız evladı gözüyle bakardı.

Civar köylerden bir kıza Bulgurlu'dan görücü gelip kızı beğenerek nişan taktı mı, (kız) araya bir münafık girip nişan bozulur korkusu ile çeyizinin noksanlarının tamamlanması, bir an evvel nikâh kıyılıp Bulgurlu'ya gitmek için anasını, babasını gece gündüz sıkıştırırdı." Meşhur tabir işte bundan kalmıştır.

  • 11
  • 22
PÜSKÜLLÜ BELA
PÜSKÜLLÜ BELA

Sultan II. Mahmud devrinde önce askerler, ardından memurlar için resmi başlık olarak kabul edilen fes, ilk zamanlar yadırgansa da, kısa süre sonra halk tarafından da kullanılmaya başlanır.

Fesin yaygınlaşmasının ardından değişik renk ve biçimleri, püsküllü ve püskülsüz olanları, hatta püsküllerin de envai çeşidi sokaklarda görünür.

  • 12
  • 22

Yağmur ve kardan kalıbı bozulan, rüzgârda püskülleri sürekli karışan fesin kullanımı zahmetli ve masraflı bir iştir.

Başlığın bu durumuna binaen doğan ve elinden kurtulması güç, zarara ve sıkıntıya yol açan kimse yahut şeyler için söylenen "püsküllü bela" deyimi, bugün dahi sıkça kullanılır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN