İstanbul'un Fethi tarihi hakkında 12 bilgi
İstanbul'un fethi dünya tarihinin en büyük olaylarından biridir. Hz. Peygamberin hadisinde geçen müjdeli şehir İstanbul'da, Fatih Sultan Mehmed tarafından 29 Mayıs 1453'te aşılamaz denen surlar aşılarak bir tarih yazıldı. Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler'in eline geçmesini küçümsemek için İstanbul'un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerini teselli etmişlerdi. Peki, Fatih'in tarih yazdığı destan İstanbul'un fethi, nasıl gerçekleşti? Son hücum nasıl yapıldı? İstanbul'un fethinde gemiler karadan yürütüldü mü? Fethin Osmanlı tarihinin gelişimine tesirleri ne oldu? Sizler için İstanbul'un Fethi tarihi hakkında 12 bilgiyi derledik.
Giriş Tarihi: 30.01.2020
16:26
Güncelleme Tarihi: 28.05.2020
11:17
İstanbul'un Fethi’nde Akşemseddin’in önemi neydi?
Osmanlı döneminin önemli din alimlerinden olan, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un kapısında kendisini karşılayan ahaliye, "O benim hocamdır. Şehrin manevi fatihidir" dediği Akşemseddin, bugün Suriye sınırları içinde yer alan Şam'da 1390'da doğan ve asıl ismi Muhammed Şemseddin bin Hamza olan Akşemseddin, küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i hıfzetti.
Yedi yaşında ailesiyle Anadolu'ya gelip Samsun'un Kavak ilçesine yerleşen Akşemseddin, babası alim Şeyh Şerafettin Hamza'nın vefatının ardından şer'i ilimler ile tıp eğitimi aldı. Kısa sürede Osmancık Medresesi'nde müderris olan Akşemseddin, tasavvuf yolunda yükselmek için İran, Şam ve Bağdat'ı dolaştıktan sonra kendisini bilenlerin tavsiyesi üzerine zamanın büyük velisi Hacı Bayram Hazretlerine gitmeye karar verdi.
İSTANBUL'UN FETHİNİN ÜÇ MANEVİ KAHRAMANINI ÖĞRENMEK İÇİN TIKLAYIN
Hacı Bayram Veli'nin yanında kaldığı süre içinde tasavvufun inceliklerini öğrenen Akşemseddin, icazetini aldıktan sonra Beypazarı'na yerleşti. Bir süre burada kalan Akşemseddin, daha sonra Göynük'e gitti. Göynük'te yaşadığı dönemde Fatih Sultan Mehmet'in fetih hazırlıkları yaptığı haberi üzerine Edirne'ye giden Akşemseddin , İstanbul'un fethine katılarak padişahın yanında bulundu.
Fatih Sultan Mehmet'in "O benim hocamdır. Şehrin manevi fatihidir." dediği, fetihten sonra Ayasofya'da kılınan cuma namazında ilk hutbeyi okuyan Akşemseddin, İstanbul'da bulunan Eyyüp Sultan'ın kabrini de bulduktan sonra padişahın tüm ısrarlarına rağmen Göynük'e döndü ve 1459'da burada vefat etti.
İstanbul'un manevi fatihi, büyük bir alim, usta bir hekim, büyük bir veli ve çok yönlü bir bilim insanı olarak bilinen Akşemseddin, aynı zamanda yazdığı tıp kitabında mikrobu ilk tanımlayan kişidir.
Akşemseddin'in Fatih'e mektubu neler içeriyordu?
Kuşatmada 20-22 Nisan'daki deniz savaşı ve Haliç'e Osmanlı donanmasının karadan indirilmesi fetihte sona götüren kesin bir aşamadır . Anadolu ve Rumeli arasında bölünmüş Osmanlı ülkesi, ancak İstanbul fethedilince birleşik sağlam bir imparatorluk olacaktı. Genç Sultan Mehmed bunu iyi anlamıştı. Ancak, devlet içinde mutlak bir otorite sağlayan kudretli vezirazam Çandarlı Halil fethe kesinlikle karşı çıkıyordu.
Halil, bir Avrupa Haçlı ordusunun 1444'te Varna'ya kadar geldiğini unutmuyor ve İstanbul alınırsa rakibi Zağanos lehine, kendisinin iktidardan düşeceğini hesaplıyordu. Bu iki nedenle Çandarlı, elinden geldiği kadar İstanbul fethine karşı çıktı. Sultan Mehmed bunu iyi anlamıştı. Çandarlı Halil ve onunla beraber bazı ümera ve ulema, fethin gerçekleşemeyeceğine, genç sultanın bir maceraya atıldığına inanıyorlardı.
Diğer yandan, İstanbul kuşatmasında Fatih, kuşatmayı hızla sonuçlandırmak zorundaydı. Kuşatma devam ederken güçlü bir Venedik donanması Agriboz'a doğru yoldaydı ve Macarlar elçi gönderip tehditte bulunmaktaydı. Fâtih, gelecekteki payitahtı, İstanbul'u harap bir şehir olarak almak istemiyordu. Ordusunda toplanan 100-150 bin kişiden birçoğu, İstanbul zenginliklerini yağma hayaliyle savaşıyordu. Sonunda Sultan, yağma ilan etmek zorunda kaldı.
20 Nisan deniz yenilgisinde şevki kırılıp dağılmaya başlayan ordusu, onun yılmayan azmi, fethi müjdeleyen Akşemseddîn'in "*tebşiratı" ile canlandı ve Haçlılar ulaşamadan fethi başardı. Akşemseddîn'in 20 Nisan deniz yenilgisi üzerine 21 Nisan'da Sultan Mehmed'e hitaben yazdığı mektup, bize o günlerin fetihte kesin bir dönüm noktası olduğunu ortaya koymaktadır:
*Tebşirat: Müjdelemeler, müjde vermeler.
Günümüz Türkçesiyle mektubun metni
(1) Selâmdan sonra: (2) Düşman gemilerinin neden olduğu olay, yüreğimizde hayli kırgınlık ve kedere neden oldu, bir fırsat (3) görünürdü, kaybolduğundan aykırı bazı durumlar kendini gösterdi. Birincisi, kâfirler sevinip şamata yaptılar; (4) İkincisi, verdiğiniz kararda size noksan düşünce ve bu karan gerçekleştirmede hükmünüzü yürütemediğiniz ileri sürüldü (noksân-i rey ve adem-i nefâz-i hükm nisbet olmak), (5) üçüncüsü, benim ettiğim du'ânın yerine gelmemesi ve verdiğimiz müjdenin itibarsız olması ve bunun gibi daha birçok aykırı şey.