Arama

İstanbul'un Fethi tarihi hakkında 12 bilgi

İstanbul'un fethi dünya tarihinin en büyük olaylarından biridir. Hz. Peygamberin hadisinde geçen müjdeli şehir İstanbul'da, Fatih Sultan Mehmed tarafından 29 Mayıs 1453'te aşılamaz denen surlar aşılarak bir tarih yazıldı. Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler'in eline geçmesini küçümsemek için İstanbul'un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerini teselli etmişlerdi. Peki, Fatih'in tarih yazdığı destan İstanbul'un fethi, nasıl gerçekleşti? Son hücum nasıl yapıldı? İstanbul'un fethinde gemiler karadan yürütüldü mü? Fethin Osmanlı tarihinin gelişimine tesirleri ne oldu? Sizler için İstanbul'un Fethi tarihi hakkında 12 bilgiyi derledik.

  • 26
  • 30

Diğer yandan, İstanbul kuşatmasında Fatih, kuşatmayı hızla sonuçlandırmak zorundaydı. Kuşatma devam ederken güçlü bir Venedik donanması Agriboz'a doğru yoldaydı ve Macarlar elçi gönderip tehditte bulunmaktaydı. Fâtih, gelecekteki payitahtı, İstanbul'u harap bir şehir olarak almak istemiyordu. Ordusunda toplanan 100-150 bin kişiden birçoğu, İstanbul zenginliklerini yağma hayaliyle savaşıyordu. Sonunda Sultan, yağma ilan etmek zorunda kaldı.

20 Nisan deniz yenilgisinde şevki kırılıp dağılmaya başlayan ordusu, onun yılmayan azmi, fethi müjdeleyen Akşemseddîn'in "*tebşiratı" ile canlandı ve Haçlılar ulaşamadan fethi başardı. Akşemseddîn'in 20 Nisan deniz yenilgisi üzerine 21 Nisan'da Sultan Mehmed'e hitaben yazdığı mektup, bize o günlerin fetihte kesin bir dönüm noktası olduğunu ortaya koymaktadır:

*Tebşirat: Müjdelemeler, müjde vermeler.

  • 27
  • 30
Günümüz Türkçesiyle mektubun metni
Günümüz Türkçesiyle mektubun metni

(1) Selâmdan sonra: (2) Düşman gemilerinin neden olduğu olay, yüreğimizde hayli kırgınlık ve kedere neden oldu, bir fırsat (3) görünürdü, kaybolduğundan aykırı bazı durumlar kendini gösterdi. Birincisi, kâfirler sevinip şamata yaptılar; (4) İkincisi, verdiğiniz kararda size noksan düşünce ve bu karan gerçekleştirmede hükmünüzü yürütemediğiniz ileri sürüldü (noksân-i rey ve adem-i nefâz-i hükm nisbet olmak), (5) üçüncüsü, benim ettiğim du'ânın yerine gelmemesi ve verdiğimiz müjdenin itibarsız olması ve bunun gibi daha birçok aykırı şey.

  • 28
  • 30

(6) Bu durumda ne yapmalı: Her şeyden önce, görmezden gelme ve acımayı bir yana bırakmak gerek. Bunun gibi ağır bir durum ortaya çıktığında iyi araştırıp bu aykırılık ve gevşeklik (tahallüf ve adem-i ikdam) kimden kaynaklanmıştır, (7) ortaya çıkarıp azletme ve ağır şekilde paylama (ta'zîr) uygulamalı. Eğer bu yerine getirilmezse yarın bir gün (8) kal aya genel saldın emri çıkar ve surların hendeği doldurulursa gevşek davranırlar, (9) "bilirsiz ekseri yasak Müslümanıdır, Allâh içün canını ve başını koyan azdan azdır; meğer ki bir ganimet göreler, canlarını (10) dünya için oda atalar".

  • 29
  • 30

Bu durumda sizden çok rica ederim, elden geldiği kadar hem fiilen uygulama (11) hem emir ve sözle çaba harcamak siniz ve bu durumda olanların gereği gibi şiddetle cezalandırılmasını, merhameti az olan (12) bir kimseye havale etmelisiniz, zira bunun şerî'atte de yeri vardır (Âyet)

Bu arada hayret edilecek bir şey oldu: (14) Kederle otururken Kur'ân'dan fal açtık (tefe'ül itdik), seyyidler sultam Ca'fer-i Sâdık işareti ile şu âyet geldi (Âyet): "varmayanların bâtını Müslüman değildir, hükm-i münâfikînde kâfirle cehennemde mukîm olmakta beraberdir" demek işareti düştü. (16) şimdi, fetih için harekete geçmeyenler, kalplerinde Müslüman sayılmaz. (17)

  • 30
  • 30

O halde, işi şiddetlendirme durumu göründü, "himmet edesiz; (18) (buradan) 'akibet hecâletle inkisarla gitmeyevüz, belki ferah ve mansûr gidevüz"; Allah'ın yardımıyla. (19) Her ne kadar denir ki, kul önlem alır, ama takdir Tanrı'nındır, sözü doğrudur; Hükm Allah'ındır, fakat kul elinden geldiğince gayret göstermekten (20) geri kalmamalı, Peygamberin ve ashâbının izlediği yol budur. Bundan sonra keder içinde biraz Kur'an okuyup yattık (21) Yüce Tanrıya şükürler olsun (uykuda) Tanrı'dan türlü lütuflar ve müjdeler ("beşâretler") geldi, çok zaman bize bunun gibi [beşâretler] (22) olmadıydı. Gönlümüz tam anlamıyla rahatladı ("teselli tam hâsıl oldı ve bu sözleri söylediğimiz hazretinize fuzûl kelâm (boş söz) add olmaya, sevdiğimizdendir, hazretinizi.")

Derlenen kaynaklar: Halil İnalcık, Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler sf. 109-113; Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu sf.109-131.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN