İstanbul'un Fethi tarihi hakkında 12 bilgi
İstanbul'un fethi dünya tarihinin en büyük olaylarından biridir. Hz. Peygamberin hadisinde geçen müjdeli şehir İstanbul'da, Fatih Sultan Mehmed tarafından 29 Mayıs 1453'te aşılamaz denen surlar aşılarak bir tarih yazıldı. Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler'in eline geçmesini küçümsemek için İstanbul'un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerini teselli etmişlerdi. Peki, Fatih'in tarih yazdığı destan İstanbul'un fethi, nasıl gerçekleşti? Son hücum nasıl yapıldı? İstanbul'un fethinde gemiler karadan yürütüldü mü? Fethin Osmanlı tarihinin gelişimine tesirleri ne oldu? Sizler için İstanbul'un Fethi tarihi hakkında 12 bilgiyi derledik.
Giriş Tarihi: 30.01.2020
16:26
Güncelleme Tarihi: 28.05.2020
11:17
İstanbul'un Fethi nasıl gerçekleşti?
6 Nisan 1453'te Osmanlı ordusu Bizans surlarının önündeydi. 6 Nisan gecesinden itibaren surlar top ateşi ile dövülmeye başlandı. Surlarda yıkılan yerler, müdafiler tarafından hemen dolduruluyordu. Osmanlı donanması da bu sırada Haliç'e girmeye çalıştı ancak muvaffak olamadı. 18 Nisan'da ilk büyük saldırı gerçekleştirildiyse de, dört saat süren hücumda bir netice alınamadı.
20 Nisan'da Papa'nın gönderdiği üç Ceneviz gemisi ile yapılan deniz muharebesi kaybedildi ve gemiler Haliç'e girdi. Osmanlı'nın buna cevabı, çok önceden düşünülmüş bir hamleyle oldu. Ormanlık alanda inşa edilen Osmanlı gemileri karadan hareket ettirilerek Haliç'e indirildi. Bu başarı üzerine Bizans'ın morali bozuldu, Osmanlı ordusunun cesareti arttı.
İSTANBUL'UN FETHİNDE KULLANILAN ŞAHÎ TOPLARININ SIRRI NEYDİ? OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
7 ve 12 Mayıs tarihlerinde iki büyük saldırı gerçekleştirildiyse de, bir netice alınamadı. Bunun üzerine Osmanlı toplarının çoğu Topkapı-Edirnekapı arasına kaydırıldı ve bu bölgeye yüklenilmeye başlanıldı. 25 Mayıs'ta Bizans'a son kez teslim ol çağrısı yapıldı. Bizanslılardan şehri teslim etmek isteyenler oldu. Ancak İtalyanlar buna karşı çıktılar.
Veziriazam Çandarlı Halil Paşa , baştan beri savunduğu kuşatmayı kaldırma fikrinde ısrar etti. Ancak Zağanos Paşa, Şehabeddin Paşa, Turahan Bey ve Akşemseddin saldırıya devam edilmesi gerektiğini söylediler. Büyük bir saldırıya geçilmesi için karar alındı. Askere şehir alındığında üç gün yağma izni verildiği duyurusu yapıldı.
Kuşatma esnasında Osmanlı ordusu zaman zaman zor durumlara düştü. Çandarlı Halil Paşa , devamlı olarak kuşatmayı kaldırıp, Bizans'ı vergiye bağlama fikrini ileri sürüyordu. Ancak genç padişah o zamana kadar hiçbir İslâm hükümdarının alamadığı bu şehri almaya kararlıydı ve sonuna kadar ısrar etti.
28 Mayıs 1453'te bütün orduya İstanbul'a yapılacak son saldırı için hazırlanmaları emri verildi. 29 Mayıs sabahı gün ağarmadan genç padişahın emriyle savaş naraları atarak saldıran askerlerin sesleriyle son hücum başladı. Hiç durmadan çalan mehter askeri coşturuyordu. Bizanslılar bu seslere karşılık vermek için şehirdeki bütün kiliselerin çanlarını çalmaya başladılar. Bir tarafta mehter, diğer tarafta çanlar çalıyordu.
İstanbul halkı meleklerin ve azizlerin koruyuculuğuna kendilerini teslim etmişlerdi. Ayasofya'ya doluşan halk eski bir kehanetin gerçekleşmesini bekliyordu. Düşman buraya geldiğinde karşısında melekleri bulacak, onlar da kılıçlarını çekerek kâfirleri cehenneme göndereceklerdi.
Osmanlı askerleri şehre dur-durak bilmeden saldırıyorlardı. Fatih ilk olarak azebleri ve ordusundaki Hristiyanlar'ı surlara saldırttı. İşin en garibi Avrupalı Hristiyanlardan Bizans'a birkaç yüz kişilik yardım gelmişken, Osmanlı ordusunda Alman'dan Macar'a, Hırvat'tan Sırp'a kadar binlerce Hristiyan vardı. Hatta ganimet almak umuduyla şehre saldıran bu Hristiyanların içerisinde Rum kökenli olanlar bile bulunuyordu.
Osmanlı ordusunun en seçkin birlikleri surlara saldıran askerlerin arkasında düşmanın yorulmasını ve sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı. Saatler süren çatışmaların ardından II. Mehmed son darbeyi vurmak üzere yeniçerileri savaşa soktu. Binlerce askerini arka arkaya şehid veren Osmanlı ordusu karşısında Bizans'ın dayanma direnci kalmamıştı.
Şehre her taraftan saldırılıyordu. Ancak asıl savaş Topkapı-Edirnekapı arasındaki surlarda oluyordu. Fatih, şehrin en zayıf kısmı olduğunu anladığı Topkapı-Edirnekapı arasındaki surları günlerce süren top ateşiyle tahrip ettirmişti. Bu yüzden asıl hücum bu bölgeden yapılmaktaydı. Bir gülle parçası şehrin en büyük savunucularından olan Cenevizli Giustiniani'yi yaraladı. Adamlarının komutanlarını alarak Haliç'teki gemilerine gitmeleri, Bizanslılar'ın son direncini de kırdı. Bu sırada Topkapı civarındaki surlara çıkan Türk askerlerini gören Bizanslılar haykırarak şehrin iç kısımlarına doğru kaçmaya başladılar. Topkapı surlarında ardı ardına Türk bayrakları dalgalanmaya başladı. İstanbul bir anda "Şehir düştü, şehir düştü" sesleriyle çalkalanmaya başladı.