İstanbul'un tarihine ışık tutan az bilinen 5 seyyah
İstanbul'un dillere destan güzelliği ve zarafeti, deniz aşırı ülkelere kadar nam salmıştır. Bir pervane gibi uzak diyarlardan bu güzelliği duyup gelenler, şimdiye kadar gördüklerini unutup, hafızalarına İstanbul'u düşürdü. Bu haklı şöhret, özellikle Osmanlı döneminde birçok seyyahın yolunu İstanbul'a çevirdi. Sizler için, az bilinen 5 yabancı seyyahı derledik.
Giriş Tarihi: 29.04.2019
15:24
Güncelleme Tarihi: 09.06.2020
12:48
SALAMON SCHWEIGGER (1578)
1572'de Tübingen'deki yüksekokulunu bitiren Schweigger, 1576'da İstanbul'a tayin edilen Alman İmparatorluğu Elçisi Joachim von Zinzendorf'un yanına elçilik papazı olarak katılır. Elçilik heyeti 1 Ocak 1575'de İstanbul'a ulaşır.
3 Mart 1581'de deniz yoluyla İstanbul'dan ayrılan Schweigger, İskenderiye'ye ve oradan da yine deniz yoluyla Yafa'ya gelir ve Kudüs'ü ziyaret eder.
Oradan kervan yolunu izleyerek Şam'a kadar gider ve Trablus'tan gemiye binerek Venedik yoluyla 3 Ekim 1581'de Almanya'ya döner.
Okullardan sonra en önemli yapılar imaret denilen bakımevleridir. Bünyesinde okul olmayan bütün cami vakıflarında imaretin yer aldığı bir bina verdir. Bunlar fakir ve bakıma muhtaç insanların barındırılması değil, doyurulması için yaptırmışlardır. Bir aşçı, fakir ve bakıma muhtaç insanlara burada yemek hazırlanır.
Friedrich Seidel, III. Murad zamanında Kutal Roma-German İmparatoru tarafından Osmanlı Devleti yönetimine gönderilmiş bir elçilik heyetiyle Dersaadet'e gelmiştir. Fakat iki ülkenin arasındaki siyasi gerilim ve sonradan patlayan savaş yüzünden esir olarak bir süre Tersane Zindanı'nda, sıkıntılı dört gece geçiren Seidel, dönemin siyasi hareketliliği çok yakından takip etmiştir.
Savaş isteyen ve savaş bahanesi olarak Seidel'in eczacı olarak hizmetinde olduğu elçiyi sorumlu gören Sadrazam Koca Sinan Paşa elçiyi önce beraberinde Macaristan'a kadar götürür, sonra esaretinin koşullarını ağırlaştırarak ölümüne sebep olur.
İstanbul'a dair birçok seyahatname şehrin sokaklarını, gündelik yaşamını anlatırken, Seidel'in seyahatnamesi Kasımpaşa'daki Tersane Zindanı'nın özelliklerini, kürek eseri olarak bulunduğunu taş taşıma kalyonlarını ve kapatıldıkları yerlerdeki askerlerin ve esirlerin pek ayrılmadan çalışan heyette, insan ilişkileri iyi olan yazar, bu esaretten kurtulmak için elinden geleni yapar. Bu esnada arkadaşlarından birçoğu, şehirdeki veba illeti yüzünden hayatını kaybeder.