İstanbul'un yedi kulesi ve ilginç öyküleri
Asırlar öncesine dayanan tarihi ile İstanbul, birbirinden farklı birçok yapının da ev sahibi oldu. Bu gözde şehrin dört bir yanına inşa edilen kuleler kimi zaman bir yangının habercisi, kimi zaman salgın hastalıklarda karantina bölgesi, kimi zamansa bir suikastın en büyük tanığıydı… Birbirinden ilginç öyküleriyle İstanbul'un yedi kulesini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 16.11.2019
09:45
Güncelleme Tarihi: 16.11.2019
09:48
YANGIN VE FIRTINALARDAN BÜYÜK HASAR GÖRDÜ
17'inci yüzyılda bir süre mehter takımını ağırlayan kule, 1717′den itibaren İstanbul'da peş peşe çıkan yangınlar yüzünden yangın gözleme kulesi olarak kullanıldı. Ahalinin duyabilmesi ve yangından haberdar olabilmesi için çalınan davulların sesi kulede çınlayıp dururken o yangınların birinden Galata Kulesi de nasibini aldı ve 1797'de kulenin büyük bir bölümü yandı.
1831'de Galata başka bir yangında tekrar hasar gördü. 1875'te ise, bu kez bir fırtınada sivri külahı devrilen kule, bu felaketlerden sonra, bugünkü görünümünü 1965'te başlayıp iki yıl süren onarımla kazandı.
DENİZİN ORTASINDAN GELEN SELAM: KIZ KULESİ
Antik Çağ'da Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) diye anılan, Üsküdar'daki Kız Kulesi'nin tarihi epey eskilere uzanıyor.
MÖ 410'da Atinalı komutan Alkibiades, Asya'dan kopan bu kara parçasına, Boğaz'daki gemileri denetlemek için bir kule inşa ettirdi. Başlangıçta askeri hizmet veren kuleye daha sonra Yunanlı komutan Chares, ölen eşi için anıt mezar yaptırdı.
Boğaz'ın önemli bir noktasında konumlanması sebebiyle, asırlar boyunca kaderi hep en başa döndü. 1500 sene sonra kule, şehrin savunması için yeniden önemli hale gelince 1143-1178'de hükümdarlık yapan İmparator Comnenos buraya yine kule yaptırdı ve gemilerin peşine düştü.
FETHİN ARDINDAN ŞENLİKLERİN HABERCİSİ OLDU
İstanbul'un fethi döneminde Fatih Sultan Mehmet, Venediklilerin üs olarak kullandığı mekânı yıktırdı ve yerine küçük bir kale yaptırıp toplar yerleştirdi. Ancak burası savunma kalesi olmaktan ziyade bir gösteri platformuydu. Eğlenceler ve kutlamalarda şehirde çınlayan toplar buradan atılırdı.
Kule 1510'daki depremde zarar görünce Yavuz Sultan Selim döneminde onarıldı. Çevresi sığ olduğu için 17'inci yüzyılda kuleye bir de fener eklendi ve burası deniz fenerine dönüştürüldü.
KOLERA VE VEBA SALGINLARINDA KARANTİNA HASTANESİ
1719 yılında fenerdeki yağ kandili rüzgâr yüzünden etrafı tutuşturunca iç kısmı ahşap olan kule yandı ve altı yıl sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa kuleyi kurşun kubbeli, fener bölümü kâgir ve camlı olarak restore ettirdi.
Kız Kulesi, Osmanlı'nın çöküşünde bambaşka bir hizmet verecekti. Önce 1830-1831'deki kolera salgınında, ardından 1836-1837'deki veba salgınında karantina hastanesine dönüştürüldü ve hastalıkların kente yayılması bu şekilde önlenmeye çalışıldı.
Kız Kulesi'nin Osmanlı'daki son büyük onarımı II. Mahmut döneminde gerçekleştirildi. Osmanlı-Barok tarzındaki bu restorasyonda kuleye dilimli kubbe eklendi. Ünlü hattat Mustafa Râkım Efendi'nin yazısı ile kapısına Sultan'ın tuğrasını taşıyan bir kitabe yerleştirildi. 1857'de buraya yeni bir fener yaptırıldı.
ABDÜLHAMİD’İN HİZMETİ: DOLMABAHÇE SAAT KULESİ
Sultan II. Abdülhamid, 1876'da tahta geçtikten yedi ay sonra güvenlik gerekçesiyle Yıldız Sarayı'na taşındı, ancak Dolmabahçe Sarayı'nı kullanmayı da sürdürdü. Dolmabahçe'de, özel günler kutlanıyor, özel misafirler ağırlanıyordu.
Sunduğu birçok hizmetin yanında, başta İstanbul olmak üzere Anadolu'nun pek çok kentinde yaptırdığı saat kuleleriyle bilinen Sultan Abdülhamid, Dolmabahçe'yi de unutmadı. Halkın namaz vakitlerini bilmesi, yangınlardan haberdar olması ve hava durumunu öğrenebilmesi düşüncesiyle, Saray Mimarı Sarkis Balyan kulenin inşasına başladı.