İstiklal Marşı nasıl yazıldı?
İstiklal aşkı defalarca sınanan bu kahraman millet, her seferinde tarihin sayfalarına unutulmaz ve silinmez destanlar nakşetti. O destanlardan biri de Anadolu'nun dört bir yanına şehadet kanıyla yazılan İstiklal Marşı'ydı. Akif, üzerinde paltosu yokken müsabakadaki ödülü kabul etmeyerek 'kahraman ordumuza' bu destansı şiiri yazdı. Peki, Mehmet Akif İstiklal Marşı'nı nasıl yazdı?
Giriş Tarihi: 01.03.2019
17:07
Güncelleme Tarihi: 25.11.2021
16:39
Marşın resmen kabul edilmesi ise TBMM'nin 12 Mart 1921'deki ikinci oturumunda ele alındı. Bazı mebusların marşla ilgili görüşlerini açıklamalından sonra yapılan oylamada Mehmet Akif'in şiiri "ekseriyet-i azîme ile " İstiklal Marşı olarak kabul edildi. Maarif vekilinin tekrar okuduğu İstiklal Marşı'nı ayakta dinlediler.
Sonuna Mehmet Akif, kazansa da para vermeyeceklerini söyleyerek razı ettiler. Mehmet Akif, mükafat için parayı, Meclis muhasebesinden adına çıkış yapıldığı için mecburen alarak Darülmesai adlı Hilal-i Ahmer'e bağlı bir derneğe bağışladı.
Mehmet Âkif'in İstiklâl Marşı'nı yazdığı mekân
İSTİKLAL MARŞI NEREDE YAZILDI?
Eşref Edip anlatıyor:
Ankara'ya gelince doğru Tâceddin Dergâhı'na indik. O zaman Ankara'da mesken buhranı olduğu için herkes bir tarafa sığınmıştı. Tâceddin Şeyhi bir hürmet-i mahsusa olmak üzere dergâhı Üstad'a tahsis etmişti. Dergâh deyince dervişler, ayinler hatıra gelmesin… Eşraftan birinin adeta selamlık dairesi. Ufak bir köşk gibi muntazam yapılmış. İçi dışı boyalı... Döşenip dayanmış, güzel ve geniş bir bahçesi var. Türlü türlü meyveler. Önünde bir şadırvan, şarıl şarıl sular akıyor.
Üstad Ankara'daki bütün şiirlerin, İstiklal Marşı'nı hep bu dergâhta yazmıştır. Yüzlerce asır Türk milletiyle beraber yaşayacak olan bu marşı ne vaki okusam, Tâceddin Dergâhı'nda Üstad'ın bu şiiri yazarken düşündüğü zamanları hatırlarım: Odanın bir tarafına çekilmiş, elinde ufak bir kâğıt… Tefekküre dalmış…
Ara sıra bir kelime yazıyor… Bazen yazdığını çiziyor… Sonra tekrar yazıyor… Bazen saatlerce düşünüyor… Üstad şiirini yazmak için çok zaman sarf ederdi. O sehl-i mümteni dediğimiz şiirler öyle kolay kolay olmuyordu. Bazen bir beyit üzerinde günlerce uğraştığı olurdu. Şiir tamam olup da tebyiz edildiği zaman çaylar demlenir, hep arkadaşlar toplanır, bilhassa pek sevdiği Hasan Basri Çantay'a haber gönderir. O da elinde uzun çubuğu, sallana sallana gelir, Üstad'ın yanında oturur, Üstad tamam olan şiirini kendisine mahsus ahenkle okurdu, çaylar da tevali ederdi.
Mehmet Akif neden gönüllü sürgüne gitti?
İSTİKLAL MARŞI'NIN YAZILIŞINA DAİR BİR AYRINTI
Mehmet Akif'in kadim dostu Hasan Basri Çantay'ın İstiklal Marşı'nın yazılışını dair verdiği şu ayrıntı oldukça önemlidir:
"Mecliste Akif'le yan yana oturuyoruz. Çantamdan bir kâğıt parçası çıkardım. Ciddi ve düşünceli bir tavır ile sıranın üstüne kapandım, güya bir şey yazmaya hazırlanmıştım. Üstad ile konuşuyoruz:
"Neye düşünüyorsun Basri?"
"Mani olma işim var!"
"Peki, bir şey mi yazacaksın?"
"Evet."
"Ben mani olacaksam kalkayım."
"Hayır, hiç olmazsa ilhamından ruhuma bir şey sıçrar!"
"Anlamadım."
"Şiir yazacağım da…"
"Ne şiiri?"
"Ne şiiri olacak. İstiklal şiiri! Artık onu yazmak bize düştü!"
"Gelen şiirlere ne olmuş?"
"Beğenilmemiş."
Büyük bir üzüntüyle : "Ya!"
"Üstad, bu marşı biz yazacağız!"
"Yazalım, amma şartlar berbat!"
"Hayır, şart filan yok. Siz yazarsınız müsabaka şekli kalkacak."
"Olmaz, kaldırılamaz, ilan edildi.
"Canım, vekâlet buna bir şekil bulacak. Sizin marşınız yine resmen Meclis'te kabul edilecek, güneş varken yıldızı kim arar?"
"Peki, bir ikramiye vardı?"
"Tabii alacaksınız!"
"Vallahi almam!"
"Yahu, latife ediyorum, onu da bir hayır müessesine veririz. Siz bunları düşünmeyin!
"Vekâlet kabul edecek mi ya?"
"Ben Hamdullah Suphi Bey'le görüştüm. Mutabık kaldık. Hatta sizin namınıza söz bile verdim!"
"Söz mü verdiniz, söz mü verdiniz?1
"Evet!"
"Peki, ne yapacağız?"
"Yazacağız!"
Tekrar tekrar "söz verdin mi?" diye sorduktan sonra ve benden kat'i cevapları aldıktan sonra, elimdeki kâğıda sarıldı, kalemini eline aldı, benim daldığım suni hayale şimdi gerçekten dalmıştı…
Meclis müzakere ile meşgul, Akif marş yazmakla. Ben müddeti kendisine kısaca göstermiştim. Birkaç gün sonra marşı vermiş olacağız. Müzakere bitti, Akif'te engin hayalinde uyandı."