Kahraman Anadolu kadınlarının mücadelesi
Türk halkı, kadın-erkek demeden kurtuluş mücadelemizde destan yazdı. Özellikle de istiklalsiz yaşayamayan Anadolu kadınlarımızın kahramanlıkları aradan geçen yıllara rağmen hiçbir zaman unutulmadı. Bugün düşmandan temizlenmiş her karış toprakta onların emeği, kanı ve gözyaşı bulunuyor. Üstün bir kahramanlık örneği sergileyerek tarihe adlarını altın harflerle yazdıran aziz kahramanlarımızı rahmetle yâd ediyoruz.
Giriş Tarihi: 29.10.2019
09:30
Güncelleme Tarihi: 29.10.2020
09:27
İznik Cephesi'nde göğsünün sağ tarafına bir mermi saplansa da kanlar içinde çarpışmaya devam eden Fatma Seher Hanım'ın, bir başka çarpışmada ise dokuz yaşındaki kızı Fatma'nın eli parçalandı.
Kara Fatma ve emrindekiler, işgal edilen İzmit'teki cephanelerin Anadolu'ya kaçırılmasında çok önemli roller üstlendiler. Kara Fatma söz konusu faaliyetlerinin birinde yakalanıp hapsedildi hatta dövüldü ancak bir yolunu bulup oradan kaçtı.
Girdiği pek çok yerel çarpışmanın yanında, I. ve II. İnönü Muharebeleri'ne Dumlupınar Savaşı'na ve Sakarya Savaşı'na katıldı. Müfrezesindeki pek çok asker şehit olduğu gibi kendisi de yaralandı. İyileştikten sonra Düzce çevresinde asker kaçaklarını vatan görevine çağırmak için faaliyetlerde bulundu.
Kara Fatma asıl başarısını İzmit'in işgali sırasında gösterdi. Yunan işgaline karşı 480 kişilik çetesiyle mücadele verdi. Burada gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe yazdırdı. Hisarcık'ta, Kaynarca mıntıkası Kumandanı Naim imzasıyla Süvari Livası'na (tugay) gönderilen yazıda, "Bugünkü harekâtta pek çok yararlığı görülmüş olan Fatma Seher Hanım'a teşekkür ederim" deniliyordu. Kara Fatma, ardından 43 kadın ve 700 erkekten oluşan müfrezesiyle İnönü Savaşlarına da katıldı. Bu savaşta müfrezenin pek çok kadın neferi şehit düştü.
"ANADOLU'DAKİ KARA FATMALARIN EN KUVVETLİSİ BENİM"
Büyük Taarruz'da Afyon çevresinde Sürmeli köyünde Yunanlara yaptığı bir taarruzda esir düştü. Yarım saat sorgulandıktan sonra Yunan başkumandanı Trikopis "Sen Kara Fatma ha!" diye üç kez seslendi. O da "Anadolu'daki Kara Fatmaların en kuvvetlisi benim." der. O anılarını şöyle anlatır:
"Altımdaki Ceylan ismindeki, güzel talim ettirilmiş çok akıllı bir hayvandı; âdeta bir piyade neferi gibi düşman mevziine sokulmakta fevka'l-âde mahirdi. Afyon civarındaki Sürmeli köyünde bulunan düşmana müfrezemle taarruz esnasında, hayvanımla düşmanın mevziine sokulmak icap etti. Bu esnada düşman tarafından bir kemend atılarak yakalanmıştım ve hayvanda şahlanarak bizim tarafa firar etmeye muvaffak oldu; ben de bu suretle düşmana esir olmuştum.
Beni yakaladıktan zaman gözlerim bağlanarak, kendi mevzilerinin iki saat gerisinde bir yere götürülmüştüm ve burada gözlerimdeki mendil çözüldü ve sürmeli köyünde kurmuş oldukları karargâhlarında yarım saat isticvap edildim; benden izahat almak için mütemadiyen sıkıştırıyorlardı; ben de verdiğim cevaplarda kaçamak cevaplar veriyordum. Bunlar arzu ettikleri maksadı temin edemediler. Bunun üzerine, Başkumandanları olan Tirikopis'in yanına götürdüler. Beni görünce son derece hayretle bana bakıyordu ve "Sen Kara Fatma!" diye üç defa hayretle ismimi tekrarladı. Biraz sonra hayret ettiğinin sebebini son sualinden anladım. Meğer bunlar, Kara Fatma'yı devasa bir şey tahayyül ediyorlarmış ve bende bunlara cevaben "Anadolu'daki Kara Fatmaların en kuvvetlisi benim" demiştim. Beni bilahare bir yere kapadılar. Evvela başıma dört tane süngülü nöbetçi diktiler; birkaç gün geçtikten sonra bir kişiye indirilmişti. Her gün beni mütemadiyen dövüyorlardı. Gücüm tükenmeye başlamıştı. Bir gün nöbetçinin yanına bir misafir arkadaşı geldi. Şarap içiyorlardı. Misafir olan arkadaşı kalktı gitti. Bu nöbetçi şarap içmeye devam ediyordu. Her halde çok içmiş olmalı ki sabaha karşı sızdığını gördüm. Fakat bir türlü inanamıyordum. Bir iki yoklamadan sonra hakikaten sarhoş olduğuna kanaat getirmiştim. Elindeki silahı alarak ortalık ağarmadan yola çıktım. On dokuz gün esaretin öldürücü ezalarına maruz kaldıktan sonra nihayet bir hayli müşkülattan sonra kaçmaya muvaffak oldum. Bursa'nın işgalini duyunca halime bakmadan Sürmeli köyündeki ovada kıtamın başına geçtim. Bu muvaffakiyetimden dolayı Üsteğmenliğe terfi edildim."
İstiklal mücadelesinin büyük kahramanı Fatma Seher Hanım ile ilgili haberimiz için tıklayın.
Hafız Selma, Kurtuluş Savaşı sonrasında Kastamonu'daki kadınları toplayarak asker için çorap, fanila ördürüp cepheye gönderdi. Asker Kastamonu'ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurdu.
Hafız Selma Hanım'a, Cumhuriyet döneminde milletvekilliği de önerilmişti. "Hafız olduğum için başımı açmam, başımı açamayacağım için de milletvekili olamam" diyerek kabul etmemişti.
Albay Hafız Halit Bey, komutasındaki 70'inci alayla birlikte Milli Mücadele saflarına katıldı; ancak eşi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken vereme kurban gittiğinden ve o yıllarda İstanbul işgal altında bulunduğundan, küçük kızını da yanında götürmek zorunda kaldı.
İstiklâl Savaşı başladığında Alay Komutanı Albay Halit'e, Yunan askerleriyle en çetin çarpışmaların yaşandığı Gediz hattını müdafaa görevi verildi. Minik Nezahet, yanı başında süngü süngüye çarpışan Mehmetçiğin şehit oluşunu görecek kadar savaşın içindeydi artık.