Kan dolaşımını keşfeden Müslüman alim
Kanın vücuttaki dolaşımının keşfinin tarihi, damar ve arterlerin yapısı kadar karışıktır. Eski Yunanlılar kanın kaynağının karaciğer olduğuna ve besinlerin damarlar aracılığıyla bağırsaklardan karaciğere geldiğine inanıyordu. Onlara göre, karaciğerde "tabii ruh" ile dolan kan, oradan kalbin sağ karıncığına geçerek vücudun diğer bölümlerine dağılıyordu. Ancak modern tıbba göre durum böyle değil ve bunu ilk keşfeden, 9 asır önce yaşayan bir İslam alimi…
Giriş Tarihi: 18.11.2018
17:48
Güncelleme Tarihi: 18.11.2018
17:51
KALP VE AKCİĞERLERİN ROLÜNÜ O AÇIKLADI
İbn Sînâ'nın Kanun'undaki Anatomiye Şerh adlı eser, bir başka entelektüel dev olan ve Batıda Avicenna adıyla tanınan İbn Sînâ'nın çalışmaları üzerine bir tartışmaydı.
980 yılında bugünkü Özbekistan sınırları içinde bulunan küçük bir köyde doğan İbn Sînâ, felsefe, hukuk ve tıp gibi birden fazla alanda uzman olan bir âlimdi.
İbnü'n Nefîs'in şerhinin bu kadar ünlü olması, küçük kan dolaşımını doğru şekilde inceleyip tanımlamış olmasından kaynaklanır.
Bu eserinde İbnü'n Nefîs, solunum sistemi içerisinde kalp ve akciğerlerin rolünü açıklamış ve kanın akciğerlerde atmosferden solunan havayla temasa girerek temizlendiğinin altını çizmişti.
İBNİ SÎNÂ İLE FARKLI FİKİRLERDEYDİLER
Kitabın bir paragrafında, kalbin anatomisini açıklar ve İbn Sînâ ile aynı fikirde olmadığını belirtir: "İbn Sînâ'nın kalbin üç karıncığı olduğuna dair düşüncesi doğru değildir. Kalpte yalnızca iki karıncık bulunur ve bu iki karıncığın arasında kesinlikle herhangi bir geçit vesaire yoktur.
Burada yapılan diseksiyon da bunun doğru olmadığını göstermektedir, zira bu iki odacık arasındaki septum diğer bölümlerdekinden çok daha kalındır. Bu kanın (yani sağ odacıktaki kanın) faydası akciğerlere gitmesi, akciğerlerdeki havayla karışması ve daha sonra akciğer damarından kalbin iki odacığından soldaki odacığa akmasıdır…"
KÜÇÜK KAN DOLAŞIMINI DETAYLARIYLA ANLATMIŞTI
Küçük kan dolaşım sisteminin çalışma mekanizması konusunda İbnü'n Nefîs, bu sistemin kanın kalbin bir odacığından akciğerlere, oradan da kalbin farklı bir odacığına gitmesi esasına dayalı olduğunu belirtir.
İbnü'n Nefîs'e göre, karaciğer tarafından üretilen besleyici kan, damarlar vasıtasıyla bütün organlara ve vücudun merkezi olmayan bölümlerine iletilirken; akciğerler ile alınan hava ile zenginleştirilmiş olan kan, arterler aracılığıyla vücuda dağılır.
İbnü'n Nefîs'in bu alanda yaptığı yenilik, akciğerlerde havayla temizlenmek üzere kalbin sağ karıncığından gelen venöz kanın, sol karıncığa geçmeden önce akciğerlerden geçmesi gerektiğini ve bu noktada kanın arterlere geçerek arteryel kan haline geldiğini söylemesidir.
KENDİ CÜMLELERİYLE KAN DOLAŞIMINI BÖYLE ANLATTI
İbnü'n Nefîs, kendi ifadeleriyle şu şekilde söylemektedir: "…Kalbin sağ odacığından gelen kan sol odacığa ulaşmak zorundadır, ancak her ikisi arasında doğrudan bir yol bulunmamaktadır.
Kalbi ikiye ayıran kalın septumda herhangi bir delik ya da bazılarının düşündüğü gibi gözle görülür ya da Galenos'un düşündüğü gibi 'görünmez' bir gözenek yapısı bulunmaz.
Öyleyse sağ odacıktan gelen kan akciğer arterinden akciğerlere akıyor, burada dağılıp hava ile karışıyor ve sonrasında akciğer damarı üzerinden kalbin sol odacığına ulaşıyor olmalıdır…"
MODERN TIPTAKİ AÇIKLAMASI NASIL?
Bunların modern dile tercümesi şu şekilde olabilir: Kirli kan vena kava adı verilen büyük damar üzerinden sağ kulakçığa gelir. Kirli kanla dolan sağ kulakçık büzüşerek kanı tek yönlü bir vanadan sağ karıncığa doğru iter.
Dolduktan sonra büzüşen sağ karıncık da kanı akciğerlerle bağlı olan akciğer arterine gönderir. Buradaki kılcal damarlarda karbondioksit ve oksijen yer değiştirir. Bu şekilde oksijenlenen kan akciğer damarları üzerinden kalbin sol kulakçığına ulaşır.
Kanla dolduktan sonra büzüşen sol kulakçık oksijenlenmiş kanı tek yönlü bir vanadan sol karıncığa iter. Büzüşen sol karıncık, kanı aort damarına pompalar ve bu noktadan itibaren kanın vücuttaki yolculuğu başlar.