Kan dolaşımını keşfeden Müslüman alim
Kanın vücuttaki dolaşımının keşfinin tarihi, damar ve arterlerin yapısı kadar karışıktır. Eski Yunanlılar kanın kaynağının karaciğer olduğuna ve besinlerin damarlar aracılığıyla bağırsaklardan karaciğere geldiğine inanıyordu. Onlara göre, karaciğerde "tabii ruh" ile dolan kan, oradan kalbin sağ karıncığına geçerek vücudun diğer bölümlerine dağılıyordu. Ancak modern tıbba göre durum böyle değil ve bunu ilk keşfeden, 9 asır önce yaşayan bir İslam alimi…
Giriş Tarihi: 18.11.2018
17:48
Güncelleme Tarihi: 18.11.2018
17:51
KÜÇÜK KAN DOLAŞIMINI DETAYLARIYLA ANLATMIŞTI
Küçük kan dolaşım sisteminin çalışma mekanizması konusunda İbnü'n Nefîs, bu sistemin kanın kalbin bir odacığından akciğerlere, oradan da kalbin farklı bir odacığına gitmesi esasına dayalı olduğunu belirtir.
İbnü'n Nefîs'e göre, karaciğer tarafından üretilen besleyici kan, damarlar vasıtasıyla bütün organlara ve vücudun merkezi olmayan bölümlerine iletilirken; akciğerler ile alınan hava ile zenginleştirilmiş olan kan, arterler aracılığıyla vücuda dağılır.
İbnü'n Nefîs'in bu alanda yaptığı yenilik, akciğerlerde havayla temizlenmek üzere kalbin sağ karıncığından gelen venöz kanın, sol karıncığa geçmeden önce akciğerlerden geçmesi gerektiğini ve bu noktada kanın arterlere geçerek arteryel kan haline geldiğini söylemesidir.
KENDİ CÜMLELERİYLE KAN DOLAŞIMINI BÖYLE ANLATTI
İbnü'n Nefîs, kendi ifadeleriyle şu şekilde söylemektedir: "…Kalbin sağ odacığından gelen kan sol odacığa ulaşmak zorundadır, ancak her ikisi arasında doğrudan bir yol bulunmamaktadır.
Kalbi ikiye ayıran kalın septumda herhangi bir delik ya da bazılarının düşündüğü gibi gözle görülür ya da Galenos'un düşündüğü gibi 'görünmez' bir gözenek yapısı bulunmaz.
Öyleyse sağ odacıktan gelen kan akciğer arterinden akciğerlere akıyor, burada dağılıp hava ile karışıyor ve sonrasında akciğer damarı üzerinden kalbin sol odacığına ulaşıyor olmalıdır…"
MODERN TIPTAKİ AÇIKLAMASI NASIL?
Bunların modern dile tercümesi şu şekilde olabilir: Kirli kan vena kava adı verilen büyük damar üzerinden sağ kulakçığa gelir. Kirli kanla dolan sağ kulakçık büzüşerek kanı tek yönlü bir vanadan sağ karıncığa doğru iter.
Dolduktan sonra büzüşen sağ karıncık da kanı akciğerlerle bağlı olan akciğer arterine gönderir. Buradaki kılcal damarlarda karbondioksit ve oksijen yer değiştirir. Bu şekilde oksijenlenen kan akciğer damarları üzerinden kalbin sol kulakçığına ulaşır.
Kanla dolduktan sonra büzüşen sol kulakçık oksijenlenmiş kanı tek yönlü bir vanadan sol karıncığa iter. Büzüşen sol karıncık, kanı aort damarına pompalar ve bu noktadan itibaren kanın vücuttaki yolculuğu başlar.
TERCÜME EDİLENE DEK BİLİNMİYORDU
Bu önemli gözlemler üç yüz yıl sonrasına, yani Bellunolu Andrea Alpago'nun 1547 yılında İbnü'n Nefîs'in yazılarından bazılarını Latinceye tercüme etmesine kadar Avrupa'da bilinmiyordu.
Bunu müteakip, Michael Servetus'un 1553 tarihli Christianismi Restitutio ve Realdus Colombo'nun 1559 tarihli De re Anatomica adlı eserleri dâhil olmak üzere, bu görüngüyü açıklamak üzere bir dizi girişimde bulunuldu.
Nihayet 1628 yılında Sir William Harvey küçük kan dolaşımını keşfeden kişi unvanını kazansa da İbnü'n Nefîs küçük kan dolaşımının öncüsü olmaya devam ediyor.
Bu buluşun İbnü'n Nefîs'e ait olduğunun resmi olarak kabul edip açıklanması ancak 1957 yılında gerçekleşecekti. Kendisi bundan yedi yüz yıldan az bir süre önce, 1288 yılında, evini ve kütüphanesini Kahire'de yeni inşa edilen Mansurî Hastanesi'ne bağışlandıktan sonra vefat etti.
Fikriyat