Kanuni’nin büyük galibiyeti: Estergon
Osmanlı'nın "Muhteşem Yüzyıl" nın "Muhteşem Süleyman'ı" Kanuni, bundan tam 498 yıl önce bugün tahta çıktı. O tarihin ardından hüküm sürdüğü toprakları adaletle yönetti; çıkardığı kanunlarla "dünyanın en büyük kanun yapıcısı" olarak tarihe geçti. En büyük galibiyetini ise, Macarlar için kutsallığın büyük sembolü Estergon Kalesini fethetmesiyle kazandı. Avusturya ordusu ile gerçekleştirilen şiddetli çatışmaların ardından Osmanlı himayesi altına alınan kale için, bir kanun dahi hazırlandı...
Giriş Tarihi: 30.09.2018
16:04
Güncelleme Tarihi: 10.08.2020
09:48
CAMİYE ÇEVRİLEN KATEDRALDE 'PÎR-İ MİMARAN' İMZASI
25 Temmuz'da başlayan kale kuşatması, 6 Ağustos'ta yapılan hücumla şiddetlendi. Katedralin tepesinde, altından yapılmış haçın bir gülle ile yıkılması, kuşatanların maneviyatını yükseltti.
Bunun üzerine İspanyolların teslim talebiyle kale kapıları 10 Ağustos 1543 tarihinde, Kanuni Sultan Süleyman'a açıldı. Büyük katedral, Mimar Sinan tarafından, gotik özelliklerine müdahale edilmeden camiye çevrildi.
Cihan sultanı, ilk cuma namazını burada kıldı. Kale, yeniden tahkim edilerek bir sancakbeyliği haline getirildi ve Budin Beylerbeyliğine bağlandı.
ESTERGON SANCAĞI İÇİN KANUN HAZIRLANDI
Kanuni, Budin eyalet kanunu ile birlikte Estergon sancağı kanunu da hazırlattırdı ve buradan Avusturya'ya ihraç edilecek veya Avusturya'dan ithal edilecek mallar için de ayrı bir gümrük kanunu düzenlettirdi.
Kanuni Sultan Süleyman, İstanbul'a dönüş sırasında Saruhan sancakbeyi olan oğlu Şehzade Mehmed'in, Manisa'da vefat ettiği haberini aldı. İstanbul'a gedikten sonra da oğlunun cenazesinin Manisa'dan İstanbul'a getirilmesini emretti ve cenaze, Şehzade Camii yanına defnedildi.
"KELLE VERİR, KALE VERMEYİZ!"
Kanuni'nin Estergon zaferinden yaklaşık elli yıl sonra kale, Alman, Leh, Çek ve İtalyanlardan oluşan 80 bin kişilik bir Haçlı ordusu tarafından kuşatıldı. Bu sırada Estergon Kalesi'nde yalnızca 5 bin Türk askeri bulunuyordu.
Durum gerçekten çok kötüydü ve yardım alma ihtimali de yoktu. Düşmanın teslim olma teklifi Estergon muhafızı Kara Ali Bey tarafından kabul edilmedi.
Kara Ali Bey ve yanındakiler, "Biz Rumeli gazileriyiz; kelle verir, kale vermeyiz!" diyorlardı. Bu inancı taşıyan er kişilerin savunduğu kaleyi düşürmek elbette kolay olamazdı.
"ŞU MEL'UN KUMANDAN YERE DÜŞERSE…"
Nitekim kuşatmanın uzaması, düşman askerlerini yöneten kumandanları çılgına çevirdi ve askerlerini kırbaçlatmaya başladılar.
Bu durumu gören Kara Ali Bey yüksek bir sesle bağırdı: "Şu mel'un kumandan yere düşürülürse, düşman askerlerinin hepsi geri dönecektir. Kim onu vurursa, kendisine dilediği verilecektir!"
Bunun üzerine Osman adında bir yiğit "Ya Allah" diyerek, düşman kumandanını yere serdi. Ancak, bu sırada kale kumandanı Kara Ali Bey de şehit oldu. Onun yerine kumandayı, o sırada kalede bulunan Anadolu Beylerbeyi Lala Mehmed Paşa aldı.
"KEMİRİR GÖNLÜMÜ BİR SİNSİ FİRAK!"
Kıtlık ve susuzluğun başladığı kalede, durum gerçekten vahimdi. Kalede bulunan tarihçi Peçevi İbrahim Efendi durumu şöyle özetliyordu: "Sarnıç etrafında hararetinin şiddetinden ıslak mermerleri yalayan ve bir damla su için çırpınan elsiz ayaksız yaralıların inlemeleri yürekleri sızlatıyordu"
Durum gittikçe kötüleşiyordu. Bu sırada Yeniçeri askerlerinin ayaklanması her şeyi alt üst etti. Artık teslim olmaktan başka çare kalmamıştı. Aralarında, Anadolu Beylerbeyi Lala Mehmed Paşa'nın da bulunduğu esirler, Tuna nehrindeki gemilere bindirilerek Vişegrad'a götürüldüler…
Estergon Kalesi'nin elden çıkması ve orada verilen şehitler, bütün milleti yürekten yaraladı. Kaleden geriye nesilden nesile söylenen "Estergon Kalesi" adlı türkü kaldı…
"Estergon Kalesi subaşı durak
Kemirir gönlümü bir sinsi firak
Gönül yâr peşinde yâr ondan ırak
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yâr peşinde gezer koşar kara bahtlıyım"
Türküyü dinlemek için tıklayın.