Karun Hazinesinin ‘25 asır’ süren yolculuğu
Tarihte zenginliğiyle tanınan Karun, bundan 2500 yıl önce yaşadı. Sahip olduğu servet öyle çoktu ki, rivayetlere göre bu hazinelerin anahtarlarını 300 katır ancak taşıyabiliyordu. Gittiği yere hazinesini de beraberinde götürdüğü için "yürüyen hazine" olarak adlandırılan Karun, Allah'ın emirlerine karşı çıktığı için cezalandırıldı ve hazinesi ile birlikte toprağa gömüldü. Karun Hazinesi 1960'lı yıllarda, Uşak yakınlarında tümülüslerden çıkarılarak ABD'ye kaçırıldı. Ancak bu yolculuk, onun son durağı olmayacaktı…
Giriş Tarihi: 15.09.2018
18:12
Güncelleme Tarihi: 15.09.2018
18:15
HAZİNELERİNİN ANAHTARLARINI 300 KATIR TAŞIYORDU
Karun kıssası, bazı farklılıklarla Ahd-i Atîk'in çeşitli yerlerinde geçer. Ayrıca Yahudi rivayetlerinde, Karun'un Mûsâ ve Harun'a karşı çıkışının birçok sebebi sayılır.
Bir rivayete göre Karun, Mısır'da Firavunun hazinedarı idi ve öylesine büyük bir servet yapmıştı ki, hazinelerinin anahtarlarını ancak 300 katır taşıyabiliyordu. Bu servetin verdiği gurur onun felâketine sebep olmuştu.
Karun, Kohatoğulları aşiretinin başına Uzziel oğlu Elitsafan'ı getirdiği için Mûsâ'ya kızmıştı. Yahudi kaynaklarında Karun, Tevrat kurallarını küçümseyenlerin, Tevrat'a ve Rabb'in otoritesine karşı çıkanların ilk örneği olarak anlatılır.
Mûsâ, Karun ve beraberindekileri yatıştırmak istemiş, fakat onlar isyanlarını sürdürmüşler, sonunda toprak yarılmış ve içine gömülmüşlerdir.
Karun'un zenginliğine ve helakine, Kur'an-ı Kerim'in Kasas Suresinin 76-82 ayetlerinde değinilir.
İlgili ayetlerde Karun, Hz. Mûsâ'nın kavminden, hazinelerinin anahtarlarını ancak güçlü bir topluluğun taşıyabildiği, zenginliğiyle meşhur bir kişi olarak takdim edilir. Karun gösterişi sevmekte, kavminin arasında ihtişamla dolaşmakta, bu ise bazılarının hayranlığını celbetmekteydi.
Kavminin servetiyle böbürlenmemesi gerektiği yönündeki uyarılarına karşı Karun, bu serveti kendi bilgisi sayesinde yaptığını ileri sürüyordu.
Nihayet kendisi ve evi yerin dibine geçirilmiş; bu akıbetten ne kendini kurtarabilmiş, ne de onu kurtaracak bir topluluk çıkmıştır. Diğer ayetlerde de Hz. Mûsâ'nın apaçık delillerle Firavun, Hâmân ve Karun'a gönderildiği; fakat onların Mûsâ'yı yalancı bir sihirbaz olarak niteledikleri, ona karşı çıktıkları, yeryüzünde büyüklük tasladıkları, sonuçta her birinin farklı şekillerde cezalandırıldığı belirtilir.
MÛSÂ VE HARUN’DAN SONRA EN BİLGİLİ KİŞİYDİ
İslâmî kaynaklarda Karun'la ilgili çeşitli rivayetler vardır. Tevrat'taki şecere verilerek, onun Mûsâ'nın amcasının oğlu olduğu belirtilir.
Mûsâ ve Harun'dan sonra İsrailoğullarının en bilgilisi ve üstünü sayıldığı, Tevrat'ı çok güzel okuduğu, İsrailoğulları Mısır'da yaşarken Firavun tarafından onlara yönetici tayin edildiği, fakat tıpkı Sâmirî gibi Allah düşmanı olup bozgunculuk çıkardığı, Hz. Mûsâ'dan simya ilmini öğrendiği belirtilir; evinin, elbiselerinin, hazinelerinin özellikleri, gösterişli tavırları nakledilir.
Mısır'dan çıktıktan sonra Hz. Mûsâ, mezbaha ve kurban yöneticiliğini Harun'a vermiş, bunun üzerine Karun hem peygamberliğin, hem yöneticiliğin Mûsâ'da, mezbaha ve mabet yöneticiliğinin de Harun'da olmasına itiraz etmiş, daha sonra da cezalandırılmıştır.
‘YÜRÜYEN HAZİNE’ OLARAK ANILIYORDU
Kur'an-ı Kerîm'de Karun ve hazinesinden söz eden ayetlerden anlaşıldığına göre; Karun, Hz. Mûsâ'nın kavmi arasında hazinelerinin anahtarını ancak güçlü, kuvvetli, büyük bir topluluğun taşıyabileceği çok zengin bir kişiydi.
Bundan dolayı Türk edebiyatında atasözü ve deyimlerde daha çok hazineleri, zenginliği ve cimriliğiyle söz konusu edilmiştir.
Karun'un hazineleri "genc-i Kārûn, mâl-i Kārûn" diye anıldığı gibi, her gittiği yere hazinesini de beraberinde götürdüğü için "genc-i revân" yani yürüyen hazine olarak da adlandırılmıştır.
HAZİNELERİ DE KENDİSİYLE BİRLİKTE TARİHE GÖMÜLDÜ
Karun, cimriliği ve zenginliği sebebiyle gururlanmasından dolayı yerin dibine batırılınca çok güvendiği hazineleri de kendisiyle birlikte yok oldu. Taşlıcalı Yahyâ, "Uğradı cümlesi hışm u hatara / Mâl-i Karun gibi geçti yere" ve Fakîrî, "Tecrîd ile felekte oldum Mesîh-i sânî / Mâliyle yere geçsin Karun'a minnetim yok" beyitlerinde bu olaya ithafta bulunmuşlardır.
Hz. Mûsâ'dan simya ilmini öğrenmek suretiyle zengin olduğu rivayet edilen Karun ve hazinelerinin, Doğu-İslâm edebiyatlarında en çok işlenen yönü, ilâhî kudret karşısında o kadar servetin, mal ve mülkün hiçbir işe yaramaması, aksine sahibinin helâkine sebep olmasıdır.