Kimyanın temellerini atan üç İslam alimi
Plastik, suni ipek, yapay kauçuk ve petrol gibi ürünlerle insülin ve penisilin gibi ilaçların tamamının, kimya alanının gerçek öncüleri olan Müslüman alimlerce keşfedildiğini biliyor musunuz? Peki ya, "kimya" kelimesinin tüm dünyaya bu bilimin temellerini oluşturan Müslüman alimler sayesinde yayıldığını? İslam'ın altın çağında, olağanüstü keşifleriyle üç âlime dair bilinmeyenleri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 29.09.2019
14:19
Güncelleme Tarihi: 03.12.2019
22:53
ESERİN LATİNCE ÇEVİRİSİ ARAPÇASINDAN DAHA ÇOK
İslam dünyasında üretilen bilginin büyük kısmı burada kalmayıp, tüm iyi fikirler gibi dünyanın dört bir yanına yayıldı.
Latinceye ve hatta yerel dillere tercüme edilmiş olması, bu bilginin Avrupa'ya nasıl yayıldığını ortaya koyar. İtalyan Cremonalı Gerardus, Râzî'nin tuz ve şapların (sülfatlar) incelenmesi ve sınıflandırması hakkındaki De Aluminibus et Salibus 'u gibi değerli eserleri tercüme etti.
13'üncü yüzyıl Avrupa'sının Albertus Magnus ve Roger Bacon gibi önemli bilim insanları bu çalışmalar hakkında bilgi edindiler. Roger Bacon, Arapça eserlerin Latince tercümeleri sayesinde keşfettiği kimyaya özel bir önem atfetmiştir.
KİMYA LİTERATÜRÜNÜN RAKİPSİZ KİTABI
Arapçadan Latinceye bu muazzam tercüme süreci 12'inci yüzyılın ortasında başladı. Câbir'in eserlerinden biri olan Liber Claritatis, 13'üncü yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıktı.
1300'lü yıllarda, Câbirîn bir diğer eseri olan Summa Perfectionis Magisterii (Mükemmeliyetin Toplamı) Latinceye tercüme edildi. Bu kitap genellikle dört çalışma ile birlikte anılır: De investigatione perfectionis (Mükemmeliyetin Araştırılması); De Inventione Veritatis (Doğruluğun Keşfi); Liber Fornacum (Fırınlar Kitabı) ve Testamentum (Ahit).
Bu eserler, 15. ve 17. yüzyıllar arasında çoğunlukla tek cilt olarak bir arada basılıyordu. Kısaca Summa olarak bilinen bu yazmalar bütünü o kadar etkili oldu ki, Orta Çağ Avrupa'sının yegâne kimya ders kitabı haline geldi. Genel kimya literatürünün bu elkitabı yüzyıllar boyunca rakipsiz kalacaktı.
GELECEK NESİLLERE BÜYÜK BİR MİRAS BIRAKTILAR
Bin yıl öncesinin bilim insanlarını köhne kulelerinin tepelerindeki karanlık ve tozlu odalarında fokur fokur kaynayan kazanların başında tuhaf karışımlar hazırlayan kişiler konumuna düşürerek tahayyül etmek bugün bize kolay geliyor.
Oysa gerçekte bu insanlar, bilimselliğe ve deneysel bulgulara son derece önem veren, günümüzün modern laboratuvarlarında gelecek nesiller için çalışan modern bilim insanlarına eşdeğer kimselerdi.